Sandık Odası - Sezgin Kaymaz

Gazetenin üstünde kahvaltı ederken bile herkesin eşit miktarda yemesi için özel bir çaba sarf etmiştim. Yiyene "Yeme" demek olmazdı. Baktım ki Cüneyt löp löp götürüyor. Ali Naci mızmızlanıyor, hemen devreye girip, "Hatırım için!" diyerek Cüneyt ne kadar yediyse ona da o kadar yedirmiştim. Yemeğin üstüne, kurbağalı dereye bir mide dolusu kusmuştu Ali Naci, ama bu da gayet normaldi. Önemli olan, yemede içmede adaletsizlik olmasın!

Elmaların Yongası
Uzun zamandır "Neden bir Haldun Taner, bir Aziz Nesin gibi mizah öyküsü yazan yeni nesil yazarımız yok bizim?" diye düşünürken çıktı karşıma Sezgin Kaymaz'ın öykü kitabı, Sandık Odası

Öncelikle şunu söylemeliyim; ben çok uzun zamandır, bir kitabı okurken kahkahalarla güldüğümü hatırlamıyorum. Yanılmıyorsam en son Gülse Birsel'in ilk kitaplarında böyle bir deneyim yaşamıştım -ki gerçekten uzun zaman oldu. Sandık Odası'nın ilk bir kaç öyküsünde kitaba ve diline alışma sürecini geçirdikten sonra, dördüncü öykü olan Geleneksel Kömüş Günü Şenlikleri'nde tabiri caizse makaraları koyverdim! Özellikle son dönemde neredeyse tüm mecralarda mizah, tespitler üzerine kurulduğu için, ayağı yere basan bir durum komedisi hasreti çekmekteydim -ki işte bu kitapta aradığımı buldum. Bu söylediğimden Sandık Odası'nın sadece mizah öykülerinden oluştuğu anlamı da çıkmasın; on sekiz öyküden oluşan kitapta hüzün de, acı da en az mizah kadar yer buluyorlar kendilerine. Ancak her daim -kara da olsa- bir humor, müstehzi bir sırıtkanlık hakim hemen hemen tüm öykülere. Çarpıcı bir sonla karşılaştığınızda bile yüzünüzdeki şapşal sırıtmayı silemiyorsunuz, üzülseniz bile gülmeye devam ediyorsunuz; tıpkı bazen gerçek hayatta olduğu gibi.

Sezgin Kaymaz'ı ve Sandık Odası'nı anlatacak en iyi tanımlama, klişe tabirlere ihtiyaç duymadan -sıcak, samimi, içten değil- tek kelimeyle; gerçek. Zaman zaman fantastik ögelerle süslense de, zaman zaman "yok artık, bu kadarı da olamaz herhalde" dedirtse de Kaymaz'ın dili ve kurgusu, sizi gerçeği okuduğunuza ikna ediyor. Kitabın arka kapağında da söylendiği gibi,  gündelik dili edebiyata taşımakta sahiden usta bir isim. Bir tek ölümün bilinmezliğine daldığında, klişeler ile fantezi arasında gidip gelmesi -sanırım bahsettiğim gerçekçiliği kırdığından- hoşuma gitmedi kimi öykülerde. Bunları bir kenara bırakırsak, baştan sona tekrar tekrar okumak istediğim bir kitap olarak yerini aldı kitaplığımda Sandık Odası.

Tıpkı Sandık Odası'nda kurguladıkları gibi gerçekte de enteresan bir öyküsü var Sezgin Kaymaz'ın; Hacettepe Üniversitesi İngilizce Dilbilimi Bölümü'nü son sınıftan terk etmiş, hem de Türkçe dersini veremediği için! Uzun yıllar oyuncu ve teknik direktör olarak hentbolla uğraşmış, sonrasında da Türkiye Voleybol Federasyonu'nda koordinatörlük görevi almış. "Popüler" denebilecek kadar duyulmuş bir isim değil belki Kaymaz ancak tıpkı edebiyatı gibi kendine has, ciddi bir okur kitlesi mevcut. Yine de hak ettiğini bulamamış bir yazar bence. 

Bugünlerde kim sorsa, ilk tavsiye ettiğim kitap oluyor Sandık Odası. Bu vesileyle kitabı hediye eden -hem de adıma imzalı!- pek değerli arkadaşıma da yeniden teşekkür ederim. Hayatın koşuşturmacısında işten-güçten yorgun düştüyseniz, biraz olsun rahat bir nefes almak istiyorsanız mutlaka okumanız gereken bir kitap. Öykü sevenlerin teşekkürlerini peşinen kabul edebileceğim kadar da iddialıyım bu sefer. İyi okumalar! 

Sandık Odası - Sezgin Kaymaz, İletişim Yayınları - 357 s.

7 yorum:

  1. ama çok güzel anlatmışsın, ekledim listeme, listelerime:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Son alış-verişini yakalayamadı, bir sonrakinde alırsın umarım =) Beğeneceğini düşünüyorum çünkü...

      Sil
  2. Alayım bunu bu sayede belki eşime okumayı,sevdiririm

    YanıtlaSil
  3. Aynı maksatla abime okutacağım ben de kitabı, belki okumayı sever diye =) İşe yararsa haberdar edin siz de, emi? =)

    YanıtlaSil
  4. Bi anda güldürüyor, hemen sonra ağlatıyor deyince aklıma Gogol geldi. Gogol'ü çok severim ve bu kadar ısrarın bana Sezgin Kaymaz'ı da merak ettirdi. En yakın zamanda okurum umarım. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Palto'sunu radyo tiyatrosu olarak dinlemiştim Gogol'ün, okuma fırsatım olmadı henüz. Listede ama elbette... Denk getirip de oku sen, tavsiyemden pişman olmayacağımı umuyorum =)

      Sil