Eristik Diyalektik - Arthur Schopenhauer

Tartışmaya başlarken kural olarak herkes kendi dediğinin doğru olduğuna inanır. Tartışma ilerlediğinde iki taraf da kuşkuludur. Ancak tartışmanın sonunda doğrunun bulunması, onaylanması beklenir. Ama diyalektik bununla meşgul olmaz: Bir kılıç ustası dövüşürken düelloya yol açan olayda kimin haklı olduğuyla ilgilenmez, tek dikkat etiği şey, hamle yapıp isabet ettirmek ve hasımının hamlelerini savuşturmaktır. Diyalektikte de aynen böyledir: Tinsel bir kılıç dövüşüdür diyalektik, ancak böyle saf olarak kavranırsa kendine özgü bir disiplin oluşturabilir. 
"Tartışmakta maksat nedir?" diye düşünmeden tartışıyoruz pek çok zaman: Varlığından bile şüphe duyduğumuz mutlak doğruyu aramak mı, karşımızdaki kişiyle müşterek ve/ya müşterek olmayan noktaları bulmak mı, birbirimizi ikna etmek mi, çözüm üretmek mi? Yine pek çok zaman cevabımız hayır bu soruya çünkü en çok haklı çıkmak için tartışıyoruz. Her ne kadar bir tartışma içerisinde olmadığımız zamanlarda yadırgasak da gerçek bu maalesef, tartışmanın ve insanın doğasından gelen bir alışkanlık. Arthur Schopenhauer, bu ve bunun gibi konulardan yola çıkarak temel tartışma sanatını ele alıyor Eristik Diyalektik'te. 

"Eristik Diyalektik tartışma sanatıdır, mutlaka haklı çıkma amacıyla tartışma sanatı: yani per fas et nefas [hem haklıyken hem de haksızken]." cümlesiyle karşılıyor kitap bizi. Yani özellikle günümüz insanının tartışmadaki temel maksadını ele alıyor. Elbette tek gayesi, tartışma içerisinde her koşul altında haklı çıkmamızı sağlamak değil; bu yaklaşımla tartışan insanlara karşı da bir savunma geliştirebilmek, haklıyken haksız görünmemize neden olabilecek hileleri savuşturmak için karşımızdakinin taktiklerini göstermek.

Schopenhauer'in söylediğine göre, kendisinden evvel bu konuda gerçekleştirilmiş herhangi bir çalışma bulunmamakta. Meseleye en yakın bulduğu Aristoteles'in diyalektik üzerine incelemelerini içeren Topikler'i de "tam ve kesin sonuçlardan" yoksun bulduğunu belirtiyor ve bu nedenle eristik diyalektiğin temel hileleri üzerine söyleyeceklerini deneyimlere dayandırıyor. 38 başlıkta topladığı Yanlış Önerme Kullanma, Zorluk Çıkarma, Sonuç Uydurma, Saptırma, Anlamazdan Gelme, Laf Kalabalığı Yapma gibi çeşitli hileler hakkında bir iki paragraf veya sayfa açıklamada bulunan yazar sık sık da örneklendirme yoluyla anlaşılır kılıyor söylemek istediklerini. 

Bahsi geçen hilelerin hemen hepsi, bir şekilde aşina olduğumuz davranışlar aslında; siyasetçiler, televizyona çıkan tartışmacılar, inatçı arkadaşlarımız, üniversite hocalarımız, kimi komşularımız, yani haksız olduklarını hissettikleri an, konudan sapıp haklı çıkmaya odaklanan kimselerin -muhtemelen- bilinçaltından gelen bir savunma mekanizmasıyla kullandıkları kalıpsal davranışlar. Schopenhauer işte bu davranışları gözlemleyip, başlıklara ayırarak şahane bir şekilde sunmuş okura. (Hatta Ertuğrul Özkök, buradaki yazısında -siyasi fonu gözardı edersek- oldukça pratik bir uygulamasını da yapmış eserin. Ayrıca Böcek Yiyen Peygamber'in kitap hakkındaki beğendiğim yazısına da buradan ulaşabilirsiniz.)  

Özetle; Ülkü Hıncal çevirisiyle Sel'den yayımlanan Eristik Diyalektik, ziyadesiyle kısa ancak bir o kadar da ufuk açıcı bir kitap ve felsefeden gözü korkanların dahi rahatlıkla okuyabileceği bir üsluba sahip. Meraklısına mutlaka tavsiye ederim. 

Hamiş: Düşünürün Say Yayınları'ndan çıkan diğer eserleri hakkında çeviri, baskı vb. açısından bir fikri olan varsa ve paylaşırsa sevinirim. 

Eristik Diyalektik - Arthur Schopenhauer, Sel Yayıncılık - 88s

1 yorum: