müzik ve edebiyat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
müzik ve edebiyat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Müzibiyat #1

William Michael Harnett Music and Literature
Her sanat dalı arasında bir ilişki kurmak mümkündür elbette ancak edebiyat ve müzik arasındaki etkileşim, pek az ikili arasında tezahür eder. Edebiyattaki ritm duygusu -ki aruz vezni dediğimiz başka bir şey değildir örneğin- ve müzikteki edebiyat etkisi, bir şeylere anlam yüklemeye her daim hazır olan insanoğlunun bu arzusunu pek de güzel karşılar bir yerde. Çok sevdiğiniz bir şarkının sözlerinin, yine çok sevdiğiniz bir şair tarafından kaleme alındığını öğrenmek, bahsi geçen şarkıyı başka bir yere koymanıza vesile olur.  Yada çok sevdiğiniz bir şiiri, bir şarkı olarak dinlemek ayrı bir keyiftir... 

Hakkında sayfalarca yazılabilecek bir konu tabi; edebiyat ve müzik arasındaki etkileşim. Farklı yorumlara, görüşlere açık; tezlere konu olabilecek nitelikte. Haddini bilen, sıradan bir okur olarak benim gayem sadece; bu etkileşimden doğan ve çoğu hayatımda bir yere sahip eserleri paylaşmak olacak elbette. 

İşbu Müzibiyat adını uygun gördüğüm (tamam itiraf ediyorum; uydurduğum bir kelime ama güzel oldu sanki?) gönderilerin ilkinde; Ömer Hayyam'ın rubaisinden bestelenen Kimse Bilmez isimli Mehmet Güreli parçasını paylaşmak istedim. 

Rubainin üç kıtadan oluşan aslı şöyle;
Seher yeli eser yırtar eteğini gülün
Güle baktıkça çırpınır yüreği bülbülün
Sen şarap içmene bak, çünkü nice gül yüzler
Kopup dallarından toprak olmadalar her gün

Bu yıldızlı gökler ne zaman başladı dönmeye

Ne zaman yıkılıp gidecek bu güzelim kubbe
Aklın yollarıyla ölçüp biçemezsin bunu sen
Mantıkların, kıyasların sökmez senin bu işte
 

Bulut gecti, gözyaşları kaldı çimende
Gül rengi şarap içilmez mi böyle günde?
Bugün bu çimen bizim, yarın kim bilir kim
Gezecek, bizim toprağın yeşilliğinde
Şarkının sözleri ise bu üç dörtlükten yapılan alıntılardan oluşuyor;
Bulut geçti, gözyaşları kaldı çimende
Gül rengi şarap içilmez mi böyle günde
Seher yeli, eser yırtar eteğini gülün
Güle baktıkça çırpınır yüreği bülbülün
Bu yıldızlı gökler ne zaman başladı dönmeye
Kimse bilmez, kimse bilmez

Kent Ozanları isimli derleme albümü için bu şarkının kaydında hiç bir tekrar yapılmamış. Piyanoda Ayşe Tütüncü'nün bulunduğu tek seferde çalıp, söyleyip bitirmişler ve ortaya bu şahane şarkı çıkmış. 

Bu ilk kaydın yanı sıra şarkı pek çok sanatçı tarafından tekrar yorumlanmış.  Benim favorim her daim Güreli yorumu olarak kalacak gibi gözükse de, Zuhal Olcay'ın yorumunu leziz, Jülide Özçelik'in yorumunu ise dinlenmeye değer farklı bir çalışma olarak görüyorum.  Yaşar Kurt'tan dinlemek isteyenleri buraya, Fırat Tanış'tan dinlemek isteyenleri ise buraya alalım lütfen.

Müzibiyat #21

Elektronik müzikle aram pek iyi değildir. Çılgın bir Guetta dinleyicisi, artık mutat hale gelmiş bir şekilde her sene konsere gelen Tiesto'nun hayranı falan değilim yani. Sevdiğim şarkıların remix'lerinden de dinlediğim pek azdır. Velhasıl elektronik müzik dinleyicisi değilimdir. Ancak kırk yılda bir özellikle hafif caz tınıları da taşıyan öyle bir şarkı çıkar ki karşıma, bıkana kadar dinlenen şarkılardan olur benim için. Mesela şu düzenleme onlardan biri olmuştur. 

Müzibiyat'a konu olan şarkı ise Berlinli DJ NU'nun Man O To'su. Gerçek ismi Fabian Lamar olan sanatçı, artık nasıl karşılaştı bilinmez, Mevlana Celaleddin Rumi'ye ait Sen ve Ben isimli şiirini alıp enfes bir iş çıkarmış ortaya. 


Ghazal Shakeri'nin sesinden en sade haliyle dinleyebileceğiniz şiirin sözleri elbette Farsça. İnternet ortamında dolaşan bir çevirisine göre sözleri ise şöyle:
Saadet zamanı: Avluya doğru oturmuşuz, sen ve benEndamımız çift, suretimiz çift, ruhumuz tek, sen ve benBulandıran palavralardan azade, gamsız bir keyif, sen ve benSen ve ben, ne sen varsın ne de ben, bir olmuşuz aşk elinden
NU'nun, enfes sözlere sahip bu enfes şiirle ortaya çıkardığı iş ise bambaşka bir alemden gelir gibi. Ritmi, düzenlemesi ve solistinin sesiyle, bütün halinde hayatın fonunda çalsın istenen şarkılardan birisi. Keyifli dinlemeler!


Müzibiyat #20

Siftahı Müzibiyat'la yapalım dedim! 

Yüzyüzeyken Konuşuruz, zaman zaman buralarda da bahsettiğim bir müzik grubu. 2011 yılında kurulan ve geçtiğimiz yıl Evdekilere Selam isimli ilk albümlerini çıkaran grup ufak ama emin adımlarla kaliteli müzik sunmaya devam ediyor. 

Cenaze Evi şarkılarında, Güneşin Oğlu filminde Haluk Bilginer'in performansından da hatırlayacağımız, Ülkü Tamer imzalı Konuşma şiiri de yer alıyor. Hem henüz duymayanları Yüzyüzeyken Konuşuruz'la tanıştırmak hem de bu enfes şiiri bir kez daha anımsatmak namına buyrunuz, dinleyiniz! 


Şiirin, son bölümde tırnak içinde yer aldığı şarkının sözlerine yazının devamından ulaşabilirsiniz.

Müzibiyat #19

Eylül; yazdan kalma sıcakların sonbahar yağmurlarıyla sarmaş dolaş olduğu, kuru yaprak çıtırtısında huzurun, çıplak ağaç dallarında hüznün saklandığı ay... Diğer bir deyişle sarı yaz. 

Nice şarkıya konu olmuştur; eylülde dinlenesi şarkıların başında Bülent Ortaçgil'den Eylül Akşamı, Alpay'dan Eylülde Gel, Erkin Koray'ın  Bir Eylül Akşamı veya Green Day'den Wake Me Up When September Ends, Daughtry'den September gelir mesela.
Şairlerin, yazarların da vazgeçemediği aylardandır eylül; 

"ve ben bütün yapraklarımı döküyorken şimdi eylül diyorsun, tam da orada başlıyor ayrılık...
              der Ahmet Telli,

Eylül bir ay değil, bir aylık ayrı
bir mevsim. 
                      der Haşmet Babaoğlu veya

Temmuzlar kedi yavruları gibi sokulurken ağustosa 
ve ağustoslar eylüle 
Bir yol alış duygusudur ki, 
biliriz insanlar zamanlardan önce boğulur.
                                                                    der Edip Cansever.

Velhasıl kelam melankoli doludur eylül, tıpkı Sabahattin Ali'nin şiiri gibi. Ne güzel şiirdir Melankoli! Hele bu şiiri, Ali Kocatepe bestelemiş, Nükhet Duru yorumlamışsa dinlemeye doyum olmaz... Huzurlu bir eylül dilerim sevgili okur, keyifli dinlemeler! 


Müzibiyat #18

Müzibiyat gönderilerinde şimdiye kadar hep şarkılara can vermiş şiirlerden dem vurmuştuk. Bu sefer bir değişiklik yapıp, şarkılara ilham veren edebiyat eserlerinden faydalanalım, hazır Temmuz'un ilk yazısı Muhteşem Gatsby olmuşken, son yazısı da yine aynı eserle alakalı olsun istedim. 

Florence and The Machine'in, Muhteşem Gatsby filmi için hazırladıkları Over The Love isimli şarkı, filmi izlememiş olmama rağmen, çok beğendiğim ve sık sık dinlediğim bir parça oldu. Hayranı olduğum, grubun solisti Florence Welch'in enfes sesi bir yana, kendisinin yazdığı şarkı sözlerindeki lirizm ve eserle temas ettiği noktalar şarkıyı oldukça yukarılara taşıyor. 

Orijinal sözlerine ve Türkçe çevirisine buradan ulaşabileceğiniz şarkı, kitabın üçüncü bölümümde Gatsby'nin partilerinden birine katılan bir kadının perspektifinden yazılmış. Ayrıca Fitzgerald'ın kitapta kullandığı -Gatsby'nin evinin önünde beliren yeşil ışık ve Daisy'nin sarı elbisesi gibi- kimi semboller de şarkıda yer alıyor. Böylece kitap, film ve parça arasındaki etkileşim şahane bir ahenk yakalıyor.
"Sarı elbiseli kızlardan biri piyano çalıyor, yanında duran ve ünlü bir koroda çalışan genç, uzun boylu, kızıl saçlı kadın da şarkı söylüyordu. Şampanyayı fazla kaçırmıştı; şarkı söylerken bir ara, gayet gereksizce, hayatın hüzünlü, çok hüzünlü olduğuna karar vermiş olmalı ki, bir yandan şakıyor bir yandan da ağlıyordu."
Muhteşem Gatsby - 3. bölüm, F. Scott Fitzgerald
"Gözlerimde yeşil ışık var 
Ve aklımda sevgilim 
Ve piyanodan söylüyorum 
Sarı elbisemi parçalıyorum ve 
Ağlıyorum ve ağlıyorum ve ağlıyorum 
Gençliğin aşkına"
Over The Love, Florence Welch

Müzik ve edebiyat arasındaki etkileşim için apayrı bir kaynak ve konu olan edebiyattan ilham alan şarkılara zaman zaman değinmek, ardlarında yatan hikayeleri paylaşmak arzusundayım... O zamana kadar huzurla kalın, keyifli dinlemeler! 

Müzibiyat #17

Biz aslında ne kadar kalabalıkmışız, biz aslında nasıl da özlemişiz birbirimizi... Tarihin, yaşanmışlıkların, en çok da işine öyle gelenlerin oyunlarının etkisiyle nasıl da uzaklaşmışız birbirimizden.

Dört insan canını kaybetti, onlarca insan kalıcı travmaya uğradı, binlercesi yaralandı. Siyaset sahnesinde gücün, her şeyden ama en çok da insan hayatından bile daha önemli olduğuna bir kez daha şahit olduk. Acımız bakidir, yaşananları biz unutsak tarih unutmayacak; gün gelecek, adalet tecelli edecektir. Yegane temennim bu yöndedir.

Hayatın cilveleri hakkında ahkam kesecek değilim ancak insanoğlunun başına ne gelirse gelsin elbet yaşamaya devam etme arzusu her daim şaşırtıyor beni. "Hayat devam ediyor" klişeleşmiş bir kalıptan ziyade iki kere ikinin dört etmesi kadar net bir yargı. Dolayısıyla bir mühlet ara verdiğimiz edebiyat ve blog yolculuğuna kaldığımız yerden değil belki ama  vardığımız yerden devam etme vakti geldi de geçiyor...

Gezi direnişinin edebiyatı nasıl besleyeceği, ne şekilde etkileyeceğini merak ededuralım; direnişteki edebiyat izleri uzun süre yer edecek hafızalarımızda. Yaratıcılığın doruğa çıktığı duvar yazıları, sloganlar bir yana polise kitap okuyan eylemciler, Gezi Kütüphanesi gibi oluşumlar gerçek gücün şiddetten geçmediğini kanıtlar nitelikte. Hele direnişle örtüşen kimi şiirlerin, kimi dizeleri yok mu? Harikulade!

Mor Külhani - Ece Ayhan

Yerçekimli Karanfil - Edip Cansever

Hasan Hüseyin Korkmazgil imzalı "Haziranda Ölmek Zor", Cemal Süreya'nın "Park" şiiri ve daha nicesi örnek gösterilebilir. Tüm hepsi bir yana; direnişle -hele ki ilk günleriyle- örtüşen şiir Nazım Hikmet'in Ceviz Ağacı'dır benim gözümde: İçerisinde ağaç, park ve polis geçen -bildiğim- tek şiir... 

Cem Karaca'nın enfes yorumu şiiri iki kat güzelleştiriyor. Selam olsun cümle direnişçiye, iyi dinlemeler! 

Müzibiyat #16

Zaman zaman Neyzen Tevfik'in şiirlerinin neden daha çok şarkılaştırılmadığı aklıma takılır, Saltuk Erginer'in bu şarkısını (Dikkat! Yoğun küfür içerir.) dinlediğimde de sorumun cevabını almış olurum: Tevfik'in dizeleri şairin gerek muhalif kimliği gerekse "açık sözlülüğü" sebebiyle şarkı olmaya pek elverişli değildir zira. 

Ömer Hayyam ise son dönemde yaşananların ardından şairliği, bilim adamlığı veya düşünürlüğü ile değil malum dizelerin kendisine ait olup olmadığı gibi konudan uzak ve anlamsız bir mesele ile hatırlanan usta bir isim; sevgiye, inanca ve insanlığa bakış açısı rubailerinden adeta taşan bir şair. 

İşte Candan Erçetin 2009 tarihli Kırık Kalpler Durağında isimli albümünde Alper Erinç'le beraber bu iki büyük ismin dizelerini bir araya getirerek Türkü şarkısına hayat vermiş. Nakaratı Neyzen Tevfik'in El Değişti isimli şiirinden, diğer dizeleriyse Ömer Hayyam'ın rubailerinden mürekkep şarkı anlamlı sözleriyle yer ediniyor müzik tarihimizde.


Şarkının sözlerine yazının devamından ulaşabilirsiniz.  İyi dinlemeler!

Müzibiyat #15

Ezgiye dökülen şiirler, çoğu zaman şiiri sevenler tarafından "yeterli" bulunmaz; şiirin taşıdığı anlam, okur için ifade ettikleri şarkılara yansımakta güçlük çeker... Bu durum özellikle Nazım Hikmet'in şiirlerinde daha sık yaşanır; belki daha çok şiirinin şarkılaştırılması, belki de şairin gönüllerdeki yerinin bambaşka oluşu sebebiyle. 

Bu konuda sanırım en az olumsuz oyu alacak eser ise Ezginin Günlüğü'nün yorumladığı Seni Düşünmek Güzel Şey isimli şarkıdır. 

Nadir Göktürk'ün bestesiyle, grubun önce Seni Düşünmek albümlerinde Emin İgüs ve Şebnem Başar tarafından; sonra ise Hürriyete Doğru albümlerinde Feyza Erenmemiş tarafından olmak üzere iki kere yorumladığı bu şarkı ve şiir; sevdaya dair söylenmiş en güzel sözlerden birisi değil midir? Keyifli dinlemeler! 

Seni Düşünmek albümünden:

Hürriyete Doğru albümünden:

Müzibiyat #14

Bahar geliyor ey sevgili okur! Kıştan hazzetmeyen bir insan değilim ama baharı sevmemek de elde değil. "Ne alaka şimdi?" demeyin; baharda bulaşıcı olan grip değildir sadece; neşe de bulaşır, sevgi de bulaşır, aşk da bulaşır. 

"Ben her bahar aşık olurum" der Sezen Aksu, "Bahar geldiğinde mi ben böyle olurum, yoksa böyle olduğumda mı gelir bahar?" diye sorar Candan Erçetin. "Mevsim bahar olunca yaşamak ne güzel!" demez mi Orhan Gencebay? Lafın özü; baharlar güzeldir...

Bu mini bahar şarkıları listesini geçip asıl meseleye gelelim: Hüsnü Arkan, Ezginin Günlüğü'yle yollarını ayırmasının ardından ikinci albümü, Yalnız Değiliz'i yayımladı. Bahara yaraşır bir albüm; öyle ki, son cemreyi insanın damarına düşürüyor adeta.

İşte bu enfes müzik adamının başka bir albümünden, daha grupla yolları kesişmemişken 1991 yılında çıkardığı Bir Yalnızlık Ezgisi'nden bir şarkı paylaşmak istiyorum; Can Yücel imzalı Sakız Ağacı şarkısı. Arkan iyi ki var, iyi ki müzik yapıyor dedirtiyor insana. İyi dinlemeler!


Hamiş: Ayda bir yayımladığım Müzibiyat gönderileri keyiflik gönderiler, sevdiğim şarkı ve şiirleri paylaştığım bir mecra.
Bu esnada, sahibinin iletişime geçmesiyle Şiirlerle Şarkılarla isimli blog ile tanıştım; arşivlik, enfes bir iş çıkartıyor sevgili Bediz Yılmaz. Konuya dair ilginiz varsa mutlaka göz atın derim. 

Okuma Radyosu #3


"Müziksiz bir hayat hatadır." - Friedrich Nietzsche

Okuma Radyosu #3 yayında!

Radyoya ister buradan, ister blogun kenar çubuğundan ulaşabilirsiniz. 

İyi dinlemeler!

Müzibiyat #13

Halk şiirini türkülerde, deyişlerde ve hatta zaman zaman sanat müziğinde görmeye alışığız ancak kimi örnekler var ki halk edebiyatının pop müziği için bile  ilham kaynağı olabileceğini kanıtlar nitelikte. 

Yunus Emre'nin Biz Kimseye Kin Tutmayız şiirini 1972 yılında besteleyen Mazhar ve Fuat ikilisi, bu şarkıyı daha sonra grup olarak, MFÖ olarak pek çok albüm için yeniden kaydetmiş. Aşağıdaki videoda ilk kayıtlardan birini dinleyebilirsiniz. Yunus Emre'nin şiirine ise yazının devamından ulaşabilirsiniz. 

Bu vesileyle, kalanlara selam olsun! 





Adımız Miskindir Bizim
Adımız miskindir bizim düşmanımız kindir bizim
Biz kimseye kin tutmayız kamu alem birdir bize
Kamu alem birdir bize


Biz dünyadan gider olduk kalanlara selam olsun
Bilmeyen ne bilsin bizi bilenlere selam olsun 
Bilenlere selam olsun bilenlere selam olsun

Müzibiyat #12

Şiir severler için ayrı bir yeri vardır Cemal Süreya'nın; yalnızsanız ayrı etkiler şiirleri, sevdiğiniz biri varsa ayrı... Kafanız karışıkken okursanız yine etkiler. Mutluyken, hüzünlüyken; güzel bir kahvaltının ardından örneğin ya da düzene sinirlendiğiniz vakit. Her daim her duruma söyleyecek bir sözü vardır Süreya'nın; adının bir harfini atan adamın.

9 Ocak'ta 23. ölüm yıldönümünüyle bir kez daha büyük sevgiyle yad ettiğimiz usta şairin Sayım isimli şiirini bestelemişti Sezen Aksu, 2011 tarihli Öptüm albümünde. Aksu hakkındaki düşüncelerimi toparlamak zor; siyasi duruşu ve popülaritesi bir yanda, ortaya koyduğu işler diğer yanda... Her ne olursa olsun, sırf bu bestesi için bile -ki daha nice efsane parçaları, şahsım adına nice önemli şarkıları vardır- sevdiğim ve sanatı karşısında şapka çıkardığım bir isim. Beğenelim ya da beğenmeyelim, çağımızın en değerli sanatçılarından birisi olduğu yadsınamaz bir gerçek. 

Bilmeyene anlatmak zor Cemal Süreya'yı; kimisine iki şiirini okutmak kafidir, kimisiyse tüm şiirlerini okusa da anlamaz. Bilen için de söyleyecek söz yok zaten. Şiir hali zaten insanın ruhuna dokunan Sayım, böylesi şahane bir beste, düzenleme ve yorumla tam damarımıza işliyor; kah hüzünlere kah gülümsemelere gark ediyor dinleyeni. 

Güfte ve bestenin yaratıcılarına bir kez daha minnetlerimi sunarken, sizlere de iyi dinlemeler dilerim! 


Sayım

Ayışığında oturduk
Bileğinden öptüm seni

Sonra ayakta öptüm
Dudağından öptüm seni

Kapı aralığında öptüm
Soluğundan öptüm seni

Bahçede çocuklar vardı
Çocuğundan öptüm seni

Evime götürdüm yatağımda
Kasığından öptüm seni

Başka evlerde karşılaştık
İliğinden öptüm seni

En sonunda caddelere çıkardım
Kaynağından öptüm seni

Müzibiyat #11

Çağdaş Türk şiirinin önemli isimlerinden Nazım Hikmet Ran. Şairliği, yazarlığı, siyasi kimliği ve yaşadıkları üzerine söyleyecek pek de söz yok halihazırda, kalbimdeki yeri her daim başka olacak isimlerden...

Zamansız eserlere imza atmış olmanın bir getirisi olarak, şiirleri pek çok şarkıya söz olmuş şairlerden aynı zamanda Nazım. Ezginin Günlüğü, Ahmet Kaya, Cem Karaca, Grup Yorum, Zülfü Livaneli, Edip Akbayram ve daha nice değerli isim tarafından çeşitli şiirleri yorumlanan şairin oldukça bilinen bir şiirinin, pek de bilinmeyen bir yorumunu paylaşmak istiyorum bu Müzibiyat gönderisinde. 

Özellikle "Yani sen elmayı seviyorsun diye/Elmanın da seni sevmesi şart mı?" dizeleriyle  bilinen Tahir'le Zühre Meselesi isimli şiir Tarık Öcal tarafından bestelenmiş ve ilk olarak Esin Afşar tarafından, kendisinin 1986 tarihli Dün ve Bugünün Türk Şiir ve Ezgileri albümünde seslendirilmiş -ki yorumuna buradan ulaşabilirsiniz. 

Benim paylaşacağım yorumsa Sema & Taksim grubunun Gülnihal isimli albümünden, solist Sema Mortiz tarafından seslendirilen hali. Kendisini tanımayanlara şiddetle tavsiye eder, iyi dinlemeler dilerim! 

Şiirin tamamına yazının devamından ulaşabilirsiniz. 

Müzibiyat #10

Bu müzibiyat gönderisinde, daha çok şarkı kimliği bilinen bir eserle karşınızdayım!

Sanırım çoğunluk Yeni Türkü'nün Yeşilmişik isimli şahane parçasını biliyordur ve yine sanıyorum ki aynı çoğunluk bu şarkının sözlerinin aslında Can Yücel imzalı Suda şiiri olduğunu bilmiyordur?

Grubun aynı isimli Yeşilmişik albümleri aslında baştan sonra müzibiyat gönderilerine konu olabilecek bir niteliğe sahip; albümdeki şarkıların sözleri hep şairlere ait. Murathan Mungan, Turgay Fişekçi, Edward Estlin Cummings, Lale Müldür gibi pek çok şairin şiirleri şarkılaştırılan albümün yayın yılıysa 1988. İlerleyen zamanlarda sık sık başvuracağım bir albüm anlayacağınız...

Anlamını yorumlaması oldukça zor bir şiir olan Suda hakkında düşüncelerinizi yorumlarda görmek temennisiyle, iyi dinlemeler dilerim!

SUDA

Bir çift yaprakmış dalında yumuşacık
Tutmuşum, tutmuşum ellerinden senin
Düşmüşüz yavaşça, bir sakin derenin
İçindeymişik, yeşilmişik, sazmışık

Balıklar gibiymiş, sessiz ve karanlık
Yüzermiş saçların, yüzermiş nefesin
Susarmışız öyle, bir sâkin derenin
İçindeymişik, yeşilmişik, sazmışık

Okuma Radyosu #2

"Müziksiz bir hayat hatadır." - Friedrich Nietzsche

Okuma Radyosu #2 yayında!

Radyoya ister buradan, ister blogun kenar çubuğundan ulaşabilirsiniz. 

İyi dinlemeler!

Müzibiyat #9

Timur Selçuk'un bestesiyle Pireli Şarkı adını alan Orhan Veli'nin Pireli Şiir'i baştan sona enerji dolu, eğlenceli ve kinaye yüklü bir eser. Hani bir deyim vardır sahne sanatçıları için kullanılan; "sahne tozu yutmak" diye, işte tam da o türden bir çalışma:



Bu şarkının bir de Kadın Hamlet isimli filmde, başrol Fatma Girik'in enteresan oyunculuğu ve  mimikleriyle süslediği bir hali mevcut ki izlemek isteyenleri böyle alalım.

Şiirin tamamına yazının devamından ulaşabilirsiniz.

Müzibiyat #8

Şüphesiz Türk edebiyatının en önemli şairlerinden birisidir Cahit Sıtkı Tarancı. Hayata 46 yaşında, oldukça genç veda eden ve pek çok şiirinde ölümü konu edinen Tarancı öte yandan yaşama sevinci de sıkça kullanmıştır şiirlerinde tema olarak... 

Abbas isimli şiirde ise ne ölümü ne de yaşama sevgisini işliyor; şairin bir anısından yola çıkarak yazdığı bu şiir, Otuz Beş Yaş kadar bilindik olmasa da şahsi favorilerim arasındadır. Hele ki Fatih Kısaparmak'ın bestesiyle hayat bulan aynı isme sahip parça, özellikle çilingir sofralarımızın vazgeçilmezlerindendir. Ayrıca beste sahibinin yorumu bir yana, Mustafa Keser bambaşka bir ruh katar bu parçaya. 

Abbas 
Haydi Abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.

Kur bakalım çilingir soframızı;

Dinsin artık bu kalp ağrısı.


Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun.
Aya haber sal çıksın bu gece;
Görünsün şöyle gönlümce.

Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye
Ve zamana.
Katıp tozu dumana,
Var git,
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan;
Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.

Tarancı, Abbas'ın hikayesini 1944 yılında Cumhuriyet Gazetesi'nde yer aldığı söylenen oldukça uzun ancak bir o kadar da keyifli öyküsünde anlatmış:

Çocukken büyük annemden dinlediğim masallardan biri, aklımda kaldığına göre, şöyleydi:

"Vaktiyle, bilmem ne memlekette hüküm süren bir padişahın oğlu, ancak rüyada gördüğü servi boylu, sırma saçlı, mavi gözlü, son derece dilber bir kıza aşık olur; ve sevgilisini bulmak ümidile yollara düşer. Bütün aşk masallarında olduğu gibi başına bir sürü felâketler gelecektir. Pek tabii değil mi? Aşk demek imtihan demektir. Ancak serden geçip yardan geçmiyen muradına nail olur. Bereket versin, daha ilk adımı bizim sevdalı şehzadeye uğurlu gelir. Bir kuyunun yanından geçerken, takatten düşmüş, ak saçlı bir ninenin kuyudan su çekmeğe uğraştığını görünce dayanamaz, koşar, ninenin suyunu çeker. Buna son derece memnun kalan kadıncağız, şehzadenin sırtını okşar ve saçından kopardığı iki teli ona vererek der ki: ...

Müzibiyat #7

Sık sık tekrarladığım üzere müzik ve edebiyat dendiğinde Sezen Aksu'nun ortaya koyduğu başarılı çalışmalar yadsınamaz. Hele ki söz konusu çağdaş edebiyat olduğunda... 

Murathan Mungan'ın sözlerini yazdığı şarkılardan oluşan Söz Vermiş Şarkılar isimli albümde (yani adeta bir Müzibiyat albümü!) bestesi Tanos Mikrutsikos'a ait Sevgili anlam yüklü bir şarkıdır, hele kendisine söyleyebileceğiniz birisi varsa hayatınızda... 

Yine ne şarkı, ne şiir fazla yoruma mahal bırakıyor. İyi dinlemeler!

Şiirin tamamına yazının devamından ulaşabilirsiniz.

Müzibiyat #6

Edebiyat ve müzik söz konusu olduğunda Türk halk müziğini es geçmek doğru olmaz. Türküler, bozlaklar, zeybekler, ağıtlar, nefesler, ilahiler, deyişler ve daha pek çok halk müziği türü, neredeyse edebiyattan bağımsız olarak düşünülemez bile... 

Bu Müzibiyat gönderisinde iki farklı parçaya birden esin kaynağı olan, Yunus Emre'nin Elhamdülillah* deyişini paylaşmak istiyorum.

Parçalardan ilki, Kardeş Türküler'in Bahar isimli albümlerinde yer alan Medet. Kurmanci, Arapça ve Türkçe olarak dillerin kardeşliğinde söylenen bu parçanın müziği geleneksel olarak belirtilmiş. 





Medet
Haktan gelen şerbeti içtik elhamdülillah
Şol kudret deryasını aştık eyvallah
Kuru idik yaş olduk, kanatlandık kuş olduk
Biz bize eş olduk, uçtuk eyvallah
 




Aynı deyişle hazırlanan diğer parça ise bir Ezel Akay filmi olan "Hacivat ve Karagöz Neden Öldürüldü?"nün müziklerinden İndik Rum'da Kışladık.

İndik Rum'da Kışladık

İndik Rum'da kışladık çok hayır şer işledik
Beri gel barışalım yad isen bilişelim
Atımız eğerlendi estik elhamdülillah

İndik rumda kışladık çok hayır şer işledik
Dirildik pınar olduk irkildik ırmak olduk
Aktık denize dolduk taştık elhamdülillah

İndik Rum'da kışladık çok hayır şer işledik
Uç bahar geldi geri göçtük elhamdillah
Taptuğun tapusuna kul olduk kapusuna
Evvel miskin çiğ idik piştik elhamdülillah
   
İlk parçanın melodisini tanıdık bulup da hatırlayamayanlar için hemen hatırlatayım: Parça, MFÖ'nün Geldiler albülümündeki Mecburen parçasıyla aynı melodiye sahip ancak bu seferkinde "Müzik: Mazhar Alanson" ibaresi mevcut. (Bu durum hakkındaki yorumuysa tamamen sizlere bırakıyorum...)

 *Deyişin orijinal haline yazının devamından ulaşabilirsiniz. 

Okuma Radyosu #1

"Müziksiz bir hayat hatadır." - Friedrich Nietzsche
Okurken müzik dinlemeyi sever misiniz? Ben bayılırım! Özellikle yolda ve/ya dışarıda okurken, dikkat dağıtıcı seslerden uzak durmak için müzik olmazsa olmaz benim için. Ancak çalan müziğin de aynı şekilde dikkat dağıtıcı olmaması gerekir; film/oyun müzikleri, klasik parçalar, enstrümantal yorumlar okumak için idealdir bu yüzden. Sadece dışarıda da değil tabi, evdeyken de müzik dinleyerek okumayı seviyorum. Örneğin bilgisayar başında takip ettiğim blogları okurken, fonda çalan sakin bir müzik okuma zevkini katlayan ögelerden.

İşte bendeniz yine durumdan vazife çıkarıp, okurken müzik de dinlemeyi sevenler için yeni bir gönderi yapmaya karar verdim: Okuma Radyosu. Arada bir yenilemeyi planladığım bu çalma listesine ister buradan, ister blogun sağ kenar çubuğundan ulaşabilirsiniz.

Herkese iyi dinlemeler!