“Ama yavaş yavaş katlanıyor insan. Oysa yaşamdan çok şey de istemiyorduk. Daha da azını istemeyi öğreniyor insan… gittikçe daha azını.” Sonra uysalca ekledi: “Ama kendinden, gittikçe daha fazlasını.”
LittlePenny isimli blog'un sahibi pek cömert ve pek sevgili Serra Hanım'ın şu gönderisinde gerçekleştirdiği kitap bağışından edindiğim bir kitaptı Kalpazanlar. Teşekkürlerimi vaktinde alenen ve yeterince sunamadığımı düşünüyorum; bu vesileyle kendisine yeniden çok ama çok teşekkür ederim.
İtiraf etmeliyim ki Kalpazanlar oldukça zorlu bir okuma oldu benim için... Uzmanlarca edebiyatın, daha doğrusu roman tekniğinin gelişmesinde önemli bir yere sahip olduğu söylenen eserini, diğer eserlerinden farklı olarak ilk -ve tek- romanı olarak tanımlayan Gidé bu romanla "Bach'ın füg sanatıyla müzikte gerçekleştirdiğini, edebiyatta gerçekleştirmeyi amaçladığını" söylemiş. Öte yandan Jean-Paul Sartre, Nathalie Sarraute'un Portrait d'un Inconnu adlı eserinin ön sözünde Kalpazanlar'ın "Karşı Roman" (anti-Roman) olduğunu ifade etmiş. Çünkü eleştirmene göre roman olması için, bir "olay örgüsü"nün bulunması ve tutkularıyla yönlendirilen veya çıkarları doğrultusunda hareket eden kişilerin eserde yer alması, gerçeğe uygunluk kuralına uyulması gerekirmiş.
Tüm bu kuramsal teknik bilginin bizi getirdiği sonuç şu oluyor; Gide, Kalpazanlar ile mevcut roman tekniğini gözardı ederek, önemli bir gelişmeye imza atıyor ve okuyucunun alışmış olduğu "giriş-gelişme-sonuç" veya "serim-düğüm-çözüm" düzeninden kopararak, bir bütün olaylar silsilesi sunuyor. Kitap insan ilişkilerini, ahlak değerlerini ve Gidé'nin yarattığı yazar karakter sayesinde, roman sanatını kritik eden karmaşık bir yapıya bürünüyor.
Hikayenin başlangıcında Bernard, evinde bulduğu bazı gizli mektuplardan gayrimeşru bir çocuk olduğunu öğreniyor ve evden kaçarak soluğu arkadaşı Olivier'in evinde alıyor. Bundan sonrasını özetlemek ise oldukça zor; hikayeye bu iki arkadaşın aileleri, ailelerinin dostları, yasak ilişkileri, öğretmenleri, akrabaları, tanıdıklarının aileleri giriyor ve giderek genişleyen ve kat'iyen bir sonuca bağlanacakmış gibi durmayan bir hal alıyor. Tüm bu kişiler, bir şekilde birbirleriyle de bağlantılı çıktıkça bir yandan takip etmesi zorlaşıyor, diğer yandansa yazarın nereye varacağı merak konusu oluyor. Bu karmaşık sarmal yüzünden kafamın karışmaması için karakterleri ve ilişkilerini not aldığım bir çeteleden faydalandım. (Eğer siz de okumayı planlıyorsanız kendinize bir indeks hazırlayabilir ya da Wikipedia sayfasında bulduğum aşağıdaki hazır olanı kullanabilirsiniz)
İtiraf etmeliyim ki Kalpazanlar oldukça zorlu bir okuma oldu benim için... Uzmanlarca edebiyatın, daha doğrusu roman tekniğinin gelişmesinde önemli bir yere sahip olduğu söylenen eserini, diğer eserlerinden farklı olarak ilk -ve tek- romanı olarak tanımlayan Gidé bu romanla "Bach'ın füg sanatıyla müzikte gerçekleştirdiğini, edebiyatta gerçekleştirmeyi amaçladığını" söylemiş. Öte yandan Jean-Paul Sartre, Nathalie Sarraute'un Portrait d'un Inconnu adlı eserinin ön sözünde Kalpazanlar'ın "Karşı Roman" (anti-Roman) olduğunu ifade etmiş. Çünkü eleştirmene göre roman olması için, bir "olay örgüsü"nün bulunması ve tutkularıyla yönlendirilen veya çıkarları doğrultusunda hareket eden kişilerin eserde yer alması, gerçeğe uygunluk kuralına uyulması gerekirmiş.
Tüm bu kuramsal teknik bilginin bizi getirdiği sonuç şu oluyor; Gide, Kalpazanlar ile mevcut roman tekniğini gözardı ederek, önemli bir gelişmeye imza atıyor ve okuyucunun alışmış olduğu "giriş-gelişme-sonuç" veya "serim-düğüm-çözüm" düzeninden kopararak, bir bütün olaylar silsilesi sunuyor. Kitap insan ilişkilerini, ahlak değerlerini ve Gidé'nin yarattığı yazar karakter sayesinde, roman sanatını kritik eden karmaşık bir yapıya bürünüyor.
Hikayenin başlangıcında Bernard, evinde bulduğu bazı gizli mektuplardan gayrimeşru bir çocuk olduğunu öğreniyor ve evden kaçarak soluğu arkadaşı Olivier'in evinde alıyor. Bundan sonrasını özetlemek ise oldukça zor; hikayeye bu iki arkadaşın aileleri, ailelerinin dostları, yasak ilişkileri, öğretmenleri, akrabaları, tanıdıklarının aileleri giriyor ve giderek genişleyen ve kat'iyen bir sonuca bağlanacakmış gibi durmayan bir hal alıyor. Tüm bu kişiler, bir şekilde birbirleriyle de bağlantılı çıktıkça bir yandan takip etmesi zorlaşıyor, diğer yandansa yazarın nereye varacağı merak konusu oluyor. Bu karmaşık sarmal yüzünden kafamın karışmaması için karakterleri ve ilişkilerini not aldığım bir çeteleden faydalandım. (Eğer siz de okumayı planlıyorsanız kendinize bir indeks hazırlayabilir ya da Wikipedia sayfasında bulduğum aşağıdaki hazır olanı kullanabilirsiniz)
Başta belirttiğim üzere zorlu bir okuma olmuş olsa da, farklı ve önemli bir eseri okumuş olmaktan memnunum. Yine de başladığınız kitabı, beğenmeseniz bile bitirmeden bırakmayanlardansanız, okumadan önce iki kere düşünmenizi tavsiye ederim, naçizane.
Kalpazanlar - Andre Gidé, Can Yayınları - 380 s.
Baya da kalınmış yahu. Ama sevdim yazını ve merak ettim. Okumalıyım. :)
YanıtlaSilBence de özellikle sen okumalısın... Hele bir oku, anladığını bana da anlat emi? =D
SilHahaha o kadar fena yani. :) Tamam sen merak etme. :)
SilOnure oldum. Güzel bir okumaya vesile olmak daha da güzelmiş. Teşekkür ederim :)
YanıtlaSilAsıl ben yeniden teşekkür ederim, sahiden emsal olması gereken bir hareketti yaptığınız =)
Silkalpazanlar hakkındaki açıklamanıza acayip mutlu oldum şudur ki sebep: kitabı okurken okuyamadığımı karakterleri karıştırdığımı anlayınca kendime soy ağaçı hazırladıydım yalnız değişmişim::))
YanıtlaSil