Bir Yazarın Portresi: Adam Fawer

Ebediyen Edebiyat'ta kitapları inceler ve yorumlarken zaman zaman yazarlara kısaca değiniyor olsak da, bazen yazarların tüm eserleriyle genel perspektiften irdelenmesi  gerektiğini düşünüyoruz. Bu eylem hem zihnen bir antrenman yapmamızı sağlıyor, hem de yazar hakkındaki genel geçer fikirlerimizin yeniden değerlendirilmesini sağlıyor. İşte bu amaçla bir başka yazı serisi olan Bir Yazarın Portresi'nde ilk olarak Adam Fawer'ı ele alıyoruz. 
Adam Fawer'ı tercih etmemin iki sebebi var; birincisi ilk yazar kritiğimde, kültleşmiş bir yere sahip her hangi bir yazarı eleştirme cesaretini gösterememiş olmam, ikincisi Fawer'ın hepi topu iki tane olan tüm kitaplarını hali hazırda okumuş bulunmam. 

1970 New York doğumlu Adam Fawer 2005'te yazdığı ilk romanı Olasılıksız'la büyük bir başarı yakaladı bildiğiniz üzere. En iyi ilk roman dalında 2006 International Thriller Writers Ödülünü kazanan kitap 18 dile çevrildi ve özellikle ülkemizde oldukça büyük bir ilgi gördü. Ardından 2008'de yayımlanan Empati, ilk kitap kadar olmasa da, yine uzun süre ilgi çeken kitaplar arasında kalmayı başardı. 

Türkiye'de yakaladığı başarının ardında yatan ilk sebeplerden biri, pek çok çevirmenin de katıldığı üzere, yazarın dilinin Türkçe'ye çevrilmeye oldukça müsait olması. Tabi burada yazarın dili derken İngilizce'den bahsetmiyorum; yazarın kullandığı kendine has üslubu, çeviri esnasında sürükleyiciliğinden bir şey kaybetmediği gibi, eserlerin çok fazla "çeviri kokmasına" da engel olmuş. 

Elbette yazarın başarısını böyle bir sebebe dayandırmak çok da haklı bir eylem olmaz. İşlediği konuların ilginçliği, olay örgüsündeki başarısı ve kurgudaki sürükleyicilik büyük önem taşımakta. Ayrıca hikayelerin güncel ögelerle beslenip hayalle gerçeklik arasındaki çizginin oldukça bulanık bırakılması da maceraperest okurları çeken unsurlardan. 

Adam Fawer'ın Türk okurlardan aldığı eleştirilerin başında "fazla Amerikan klişesi" olmak var. Gerek konusu, gerek kurgusuyla bu eleştiriye  kısmen katılmamak her ne kadar elde değilse de, bu noktada yazarın kendi deyimiyle "insanları sabahlara kadar uyanık tutacak aynı zamanda onları düşünmeye sevk edecek bir roman yazmak" için kolları sıvamış olması ve bunun sonucu olarak bu kaçınılmaz durumun doğacağı gerçeğini de göz ardı etmemek gerekiyor. Yani böyle bir roman yazarken Amerikan klişelerinden, hadi daha cömert olalım, klişelerden kaçınmak oldukça zor bir iş. Güncel edebiyatta özgünlüğün ne kadar nadir bir nitelik halini aldığı da bambaşka bir yazının konusu olsun. 

Yazarın bir diğer eleştirildiği yön ise "basit" romanlar yazıyor olması. Burada basit ile kolay arasında ayrım yapıp yapmadığımız büyük önem taşıyor. Eğer kolay okunabilen kitapları aynı zamanda basit buluyorsanız evet Olasılıksız ve Empati basit kitaplar. Ancak şahsen kolay okunabilir bir üslubu olmasının yanı sıra, Fawer'ın dilinin kendisine ait bir "karakteri" olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla akıcılığını, basitliğine bağlamanın doğru olduğu konusunda hem fikir değilim.

Sonuç olarak, Adam Fawer için büyük laflar etmeye gerek yok; polisiye/gerilim seviyor ve biraz da bilim kurguya ilgi duyuyorsanız, kolay okunabilir kitaplar listenize bir tane Fawer kitabı ekleyebilirsiniz. 

Meraklılarına Not: Resmi olmayan bilgilere göre Adam Fawer twitter hesabından üçüncü kitabın yolda olduğu haberini vermiş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder