Beyaz Diş - Jack London

Tüm köpekler nasıl insanoğlunun malı ise, Beyaz Diş de onların malı idi. Tüm hareketleriyle onların emrindeydi. Şunu hemen anlamıştı: İnsanoğlu istediği zaman onu tekmeler ve kovar, istediği zaman da okşar ve yanına alabilirdi.
Artık klişeleşmiş bir söylem, bir korku vardır özellikle çok okurların hemen hepsinde görülen: Okunmak istenen tüm kitapların hepsini yaşamın sonuna kadar okuyamamak! Okunacaklar listesi uzayıp kitaplar üst üste yığılırken zirveye çıkan bu telaş, okumayı bir ödev, bir görev hissiyatına dönüştürmediği müddetçe de sevimli, romantik bir anlam taşır. Bu endişeye sahip okurun aklında ise her daim baki bir soru vardır: Aynı kitabı ikinci kez okuma lüksüne sahip miyim? 

Heraklitos'un, diyalektik materyalizmin temel öğretilerinden biri olan "Aynı nehirde iki kere yıkanamazsın" sözünden esinlenerek "Aynı kitabı iki kere okuyamazsın" demek çok da yanlış olmayacaktır. Evet; geçen zamanla beraber kitap değişmez muhtemelen, kitap hep basıldığı haldedir ancak okur değişir ve okurun bu değişimi, okuma deneyimini de tamamen değiştirir. Erken gençlikte okuduğumuz pek çok klasiği, yirmilerin ortasında yeniden elimize aldığımızda iki okuma arasında çok büyük farklar görmez miyiz? O nefret ettiğimiz kitabın "Aslında ne güzel kitapmış ya!" veya tam tersine bayıldığımız romanın "Neresini beğenmişim ben bunun?" olduğunu keşfederiz çoğu zaman... Dolayısıyla her kitabı olmasa da kişisel nedenlere dayanarak bazı kitapları ikinci kez okumak her zaman tercih edilebilir bir durumdur. 

Beyaz Diş de tam olarak böyle bir kitap oldu benim için; ilkokul zamanlarımda okuyup da hayal meyal öfleye pöfleye bitirdiğimi hatırladığım ve yeniden okuduğum. Tam da anlatmaya çalıştığım gibi; halbuki ne kitapmış ama!

Jack London'ın en kült eserlerinden biri olan Beyaz Diş, ilk olarak 1906 yılında Outling isimli dergide tefrika edilmiş, belirsiz kaynaklara göre 1909 yılında da kitap olarak yayımlanmış. Anne tarafından yarı köpek baba tarafından yarı kurt Beyaz Diş'in, içinde hem kurtların vahşi doğasını hem de köpeklerin evcilliğini barındıran karakteriyle yaşam mücadelesini anlatıyor kitap. Kandan gelen özelliklerini daha iyi anlamamız için anne ve baba kurdun hayatından başlıyor London anlatmaya; ardından Boz Enik olarak dünyaya geliyor Beyaz Diş. Yavru bir kurdun önce doğduğu mağarayı, daha sonra da dış dünyayı keşfini anlatırken adeta kurtla kurt oluyor London; gününün şartları göz önüne alındığında, zoolojinin, biyolojinin veya belgesellerin şimdiki kadar konuya hakim ve yaygın olmadığı bir dönemde safi hayal gücü, gözlem ve varsayıma dayanarak böylesi başarılı tasvirlerde bulunması, yaşananların Boz Enik'in gözünden anlatması hakikaten hayranlık uyandırıyor. Daha sonra ise hikayenin çirkin yüzü çıkıyor ortaya: İnsan. Kendisine Beyaz Diş adını layık gören efendiyle yolu kesiştiğinde hayatının akışı değişiyor kurdumuzun. O zamana dek sadece yaşam koşullarıyla gelişen karakteri artık yeni efendilerinden de besleniyor. Çılgın efendinin elinde acımasız bir vahşi iken, şefkat efendisiyle sevgiyi keşfediyor...

Jack London'ın anlatımı ziyadesiyle basit, sade ve akıcı. Eserde edebi bir dil, ağdalı betimlemeler veya simgesel göndermeler yok. Metnin bütününe baktığımızda ise pek çok alegorik anlam çıkartmak mümkün elbette: Eleştirmenler, eserin insanın vahşilikten medeniyete geçişini simgelediğini ve hem toplumun hem bireyin metamorfozunda bir noktada vahşete ihtiyaç duyduğunu anlattığını veya eserde toplumun, bireyciliği çürüten bir uygunluk talep etmesi gibi anlamlar taşıdığını söylemişler şurada yazdığına göre. Yine aynı kaynak, London'ın esasen Herbert Spencer'ın "güçlü olanın hayatta kalması" sözlerinden ve Nietzsche'nin "güce tapınma" fikrinden etkilendiği belirtiliyor.  Bana göreyse Beyaz Diş'in en bariz ve etkili mesajı, sevgi veya nefret dolu bir yaşamın karakter üzerindeki etkisi. Doğasında hem yabanıllık hem de evcillik bulunan Beyaz Diş'in efendileri ekseninde değişen karakteri, iyilik ve kötülük mefhumlarının bireyin  dışında çevreyle olan bağını gösteriyor. 

Öte yandan ille de derin anlamlar çıkarmak şart değil elbette; basitçe bir kurdun yaşam öyküsü olarak bile yeterince doyurucu bir kitap Beyaz Diş. Pek çok klasik eser gibi çeşitli uyarlamalara da sahip; ilki 1973, ikincisi 1991 olmak üzere iki film ve 93-94 tarihlerinde yayınlanmış tek sezonluk bir dizi uyarlaması olarak karşımıza çıkıyor. 

Beyaz Diş'in, yazarın henüz okuma fırsatı bulamadığım Vahşetin Çağrısı adlı eseriyle bir bağ taşıdığı ve okumuş olduğum Antik Yayınları'nca yayımlanmış Sümeyya Sarıca çevirisinde ne baskıya ne de çeviriye dair bir sıkıntıya rastlamadığım da düştüğüm son notlar olsun.

Beyaz Diş, Jack London - Antik Dünya Klasikleri, 239 s.

2 yorum: