Sinebiyat #2

Uzun Hikâye
Yazının neresinden başlayacağım bilemiyorum. Kafamda o kadar çok düşünce var ki... Şöyle bir giriş yapayım. Tankut arkadaşımızın blog sayfasındaki fikirle bu yazıyı kaleme (Klavyeye olmasın?) alıyorum. Bu sefer bir kitap tanıtımı yok. Aslında var  ama yok.

MustafaKutlu'nun Uzun Hikâye adlı öykü kitabı  Osman Sınav yönetmenliğinde sinemaya uyarlandı. 21 Ekim 2012 tarihinde gösterime giren film izleyenler tarafından olumlu eleştiriler aldı. Bu olumlu eleştiriler üzerine kitabı bitirdikten sonra filmi izleme kararı aldım.

Öykü ve filme değinmeden önce  kitap ve sinema kavramları arasındaki ilişkiye değinmek istiyorum: Günümüzde senaryo kıtlığı çeken film sektörü (Hollywood) çareyi çok okunan kitaplarda aradı. Geçmişten günümüze birçok kitap beyaz perdeye uyarlandı. Bunları burada saymaya çalışsam ne benim yazmaya ne de sizin okumaya vaktiniz yeter. İşte bazı kitapları sinemaya uyarlamaya çalışırken senaristler, işin cıvığını çıkartarak kitapla alakası olmayan bir film sunuyor seyirciye. Güncel kitaplardan örnek verirsek Açlık Oyunları (Hunger Games) bunlardan bir tanesi. Baş rolde Oscar ödülü almış Jennifer Lawrence olsa da film, kitapseverleri hayal kırıklığına uğrattı.  Tabi ki güzel örnekler de  yok değil; en son Oscar Ödülleri'nde 4 Oscar ödülü alan Pi'nin Yaşamı (Life of Pi) bunlardan biri. Uyarlama filmlerde okur filmden ne bekler? Filmin senaryosunun kitapla bir olmasını ister. Ufak tefek farklılıklar elbet olacaktır ama  senaryo genelinde kitaptan izler bulunmalı. Aslında olay yönetmenin kitabı iyi sentezleyip, kesesinde biriktirdiği duyguları ekrana coşkunlukla lanse etmesine bağlı. Osman Sınav Uzun Hikâye’de bu sentezi ekrana güzel yansıtmış.

Filme geçmeden önce kitap hakkında az bilgi sunayım. Mustafa Kutlu günümüz öykü yazarları arasında sadeliği ve çarpıcı konuları işlemesi ile insanların beğenisini kazanmış usta bir yazar. En son okuduğum öykü kitabı HayatGüzeldir‘i çok beğenmiştim. Genelde Anadolu insanını konu eden Kutlu,  Uzun Hikâye’de Bulgar göçmeni olan  kişileri ele alıyor; ama Anadolu'nun kasabalarını yine yazılarına yansıtıyor. Uzun Hikâye novella diyebileceğimiz bir eser; uzun hikâye, kısa roman yani.  Uzun Hikâye’nin konusu komünist yönetiminin baskısından kurtulmak için Bulgaristan'dan Türkiye'ye kaçmak zorunda kalan dede ile torunun hikâyesiyle başlıyor. Konu hakkında pek bilgi vermek istemiyorum. Kitap tanıtımlarında genelde konularını açık açık anlatırlar. Bu durum bahsedilen kitap hakkında okuma isteğimi kırar.  Kitap ile  filmi hakkında karşılaştırmaya başlamadan önce tavsiyem ilk önce filmi izleyin, daha sonra kitabını okuyun. 

Osman Sınav deyince aklıma gelen ilk şey Deli Yürek dizisi olmuştur. 1998 yılında yayımlanan dizi  beğeni toplayarak uzunca bir süre izlendi. Daha sonra bu dizinin filmini  de çekti yönetmen. Aslında Sınav'ın meşhur olduğu filmi 1993 yılında çektiği Yalancı'dır. Bu film ile en iyi yönetmen dalında  Altın Portakalı kazanmış. Süper Baba, Hayat Bağları, Ekmek Teknesi, Kurtlar Vadisi  ve TRT'de devam eden Sakarya Fırat adlı dizilerin yönetmenliğini yapmıştır. Gelelim Uzun Hikâye’ye...

Kenan İmirzalıoğlu, Tuğçe Kazaz, Altan Erkekli, Güven Kıraç, Mustafa Alabora, CihatTamer, Zafer Alagöz, Mustafa Üstündağ gibi tanınmış oyuncular filmin kadrosunda yer alıyor. İmirzalıoğlu son dönemde beğendiğim oyunculardan. Ezel dizisindeki rolüyle beni adeta büyüledi. Şu an ekranda olan Karadayı adlı dizide yer alıyor. Tuğçe Kazaz'ın ise rolü sırtlayabileceğinden  şüphe duyuyordum. Malum kendisinin asıl mesleği mankenlik. Kenan gibi de projelerde hiç görmedim. Rolünün üstesinden gelmiş. Diğer tanınmış isimler filmde ufak rollerde. Çünkü filmin konusu nedeniyle ufak rol almak zorunda kaldılar. Mustafa karakterinin 15 yaşından sonra ki halini oynayan Ushan Çakır'ı  (Star Tv'de 20 dakika dizisinde oynuyor) oyunculuğunu pek beğenmedim. Filmin yaşandığı dönemde değil de sanki günümüzde yaşayan bir karakteri canlandırıyormuş gibi geldi. Mustafa'nın 15 yaşındaki halini oynayan  Batuhan Karacakaya geleceğin yıldızlarından biri olacağa benziyor. Genel itibariyle oyuncular oyunculuklarının hakkını vermiş. Eleştireceğim yön neden bir oyuncuya sabit rol biçilir. Yani kötü karakteri  belli başlı kişiler canlandırıyor. ErkanAvcı'yı  (Karadayı dizisinde kötü rolde) hep kötü karakterleri oynarken görüyorum. Bence kötü karakter için farklı oyunculara yer verilebilirdi.

Filmin senaryosunu Yiğit Güralp ele alıyor. Jean Claude Van Damme'ın rol aldığı Sınav  filmi ile Kavak Yelleri ve Dolu Dizgin Yıllar adlı dizilerin senaryosunu yazmış. Kitapta yan karakterler etkin iken Güralp, bu etkinliği filmde ana karakterlere yansıtmış. Filmde kitaptaki olayların ve karakterlerin yerini değiştirmiş. Üstüne kendi eklemeleriyle  olaylar kitaptan biraz farklı bir yol almış. Kitabı okuduğum için bu değişiklerden memnun kalmıyorum. Zaten filmden memnun kalanlara bakarsanız kitabı okumamış kişiler.

Prodüksiyon, ucuza kaçılmış gibi. Bazı efektlerin yapımı çok sabit olmuş. Komünist Ali rolündeki Kenan İmirzalıoğlu'nu yaşlandırmak için sadece saçlarının arasına ak atmaları ama yüzünün genç kalması  gözüme gözüme battı. Ufak şeyler ama dikkatli izleyiciler için rahatsız edici. Filmin müzikleri bazı yerde sizi alıp götürürken bazı yerde kulağınızı tırmalıyor. Osman Sınav, “Schindler'in listesi ile Steven Spielberg ustalık belgesini kazanıyor. Bu filmle de ustalık belgesini ben kazanıyorum." demiş. Bence bir kaç fırın ekmek yemesi lazım Sınav'ın, Spielberg gibi usta bir yönetmen olması için. 

Kitabı okumuş biri olarak, film vasat geldi. Okumadan izleseydim belki görüşlerim farklı olabilirdi. Dediğim gibi ilk önce filmi izleyin, daha sonra kitabı mutlaka okuyun. Sinebiyat'la kalın!

Yazan:  Taha Mutlu

2 yorum:

  1. Kitapların sinemaya uyarlanmasında ki asıl sorun bence, okurun kendi hayal dünyasından sıyrılıp dayatma karakterlerler ve görüntüleri kabul etmek zorunda kalması...
    En azından benim açımdan çoğu zaman hayal kırıklığı oluyor bu durum...

    ''ama ben böyle canlandırmamıştım ki kafamda... '' gibi düşünceler oluşuyor. Bunun az da olsa önüne geçebilmenin bir yolu varsa da, kitap henüz okunmamışsa eğer, önce filmi izleyip, daha sonra kitabı okumaktır. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu konuda size katılıyorum. Bu nedenle ilk önce kitabın filmini izleyin diyorum. Hayal dünyamızın hüsrana uğraması gibisi yok.

      Sil