“Hayat bu işte; diye düşündü, hep mücadele! Dengeli olmak ve sağlam adım atmak yolunda olağanüstü çaba göstermek!... Yorulmamak adına hep yorulmak!”
Sabahat Emir – Güzelliğin Bittiği Yerde
Türk Dil Kurumu'nun Güzel Yazılar dizisinden Hikayeler 1 kitabını okumuş, şurada da yazısını yazmıştım. Aynı serinin ikinci kitabı Hikayeler 2, keyifle okuduğum öykü sayısı bakımından daha üstün geldi.
Kitaba ilk başladığımda, birkaç öyküden sonra "Öykücülüğün gelişememesinden yakınanları anlamıyorum; bu öykülerle bu kadar ilerlemiş olması bile mucize!" mealinden hadsiz yorumlar yaptığım doğrudur ancak iş, Cumhuriyet Dönemi'nden çıkıp da yavaş yavaş modern yazarları okumaya başlamamla boyut değiştirdi: Kimi sağ, kimi aramızdan ayrılmış ve anladığım kadarıyla Türk öykücülüğünün temellerini atmış isimler, bahsettiğim serzenişin ziyadesiyle yerinde olduğunu gösterdi.
Tam olarak teknik bilgiye haiz olmadığım için kim öncüdür, dönemler nasıl birbirinden ayrılır, kim kimden daha önce yazmıştır bilmesem de, okuduğum kitap için, bariz farkların Vüs'at O. Bener'in öyküsüyle başladığını gözlemledim. Bilinç akışı kullanması, öykünün başının ve sonunun açık olması ve dil kullanımındaki farklar, öykücülük adına yeni bir adım olarak görülebilecek türden. Bu vesileyle zaten okumak istediğim Bener'le tanışmam da gerçekleşmiş oldu. Ardından yenilikler ve farklılıklar ardı ardına boy göstermeye başladı: Kahramanın iç devinimlerine odaklanan öyküler, metaforlar ve simgeler ile öykünün alt metnini işlemeler, soyut anlatım, psikolojik betimlemeler ve okuma deneyimini sahiden farklılaştıran enfes kurgular... Öykü gibi dar bir alanda hem hikayeye hizmet edecek, hem de okuru bezdirmeyecek bir kurgu oluşturmak, benim gözümde sahiden takdire şayan bir iş ve bu işin kimi en leziz örneklerine de bu kitap vesilesiyle şahit oldum. (Elbette tüm bunlar Amerika'nın yeniden keşfedilmesi misali yepyeni ögeler olmayabilir; dikkatimi çeken kısım, sık sık ve cesurca yeniliklere başvurulmuş olması.)
Birincisinde olduğu gibi bu kitabı okumaktaki temel gayem; ismini duyup da başlama fırsatı bulamadığım yazarlarla tanışmak ve -daha da keyiflisi- hiç duymadığım yeni isimler keşfetmekti -ki kitabın iki amaca da ziyadesiyle hizmet ettiğini söylemeliyim. Yazının sonunda kitapta öyküsü bulunan tüm yazarların listesini sunacağım ancak Adalet Ağaoğlu, Bilge Karasu, Ferit Edgü, Tomris Uyar, Murathan Mungan gibi isimleri -nihayet- okuyabilmiş olmaktan; Tarık Dursun K., Mehmet Seyda ve Sabahat Emir ile tanışmış olmaktan çokça hoşnut kaldım.
Değindiğim serzenişe gelecek olursak; edebiyatçı ve eleştirmenlerce sıkça dile getirilen yeni nesil öykücülüğün cesaretten uzak, birbirine ve bir iki nesil önceki örneklerine benzer nitelikte olması sorunu gerçekçilikten çok da uzak değil sahiden de. Bir söyleşide Yekta Kopan'ın söylediği -ama uygulamaktan aciz olduğu- gibi; edebiyatın giderek ticari bir meta özelliği kazanmasıyla birlikte genç isimlerin yeni ve/ya farklı yollara girmekten kaçınmaları giderek kısır bir döngü oluşmasına, edebiyatın ilerlemek yerine yerinde saymasına sebep oluyor. Esinlenmek ile "taklit etmek" (?) arasındaki keskin ancak ince çizgi bulanıklaştıkça, farkları ayırt edilemeyen pop şarkılar ya da aksiyon filmleri gibi öykülerimiz de birbirine benzemeye başlıyor. Elbette bu siyaset, sosyoloji, ticaret gibi pek çok farklı değişkeni olan zorlu bir denklem -hakkında burada konuşmak için de fazla uzun bir konu.
Değindiğim serzenişe gelecek olursak; edebiyatçı ve eleştirmenlerce sıkça dile getirilen yeni nesil öykücülüğün cesaretten uzak, birbirine ve bir iki nesil önceki örneklerine benzer nitelikte olması sorunu gerçekçilikten çok da uzak değil sahiden de. Bir söyleşide Yekta Kopan'ın söylediği -ama uygulamaktan aciz olduğu- gibi; edebiyatın giderek ticari bir meta özelliği kazanmasıyla birlikte genç isimlerin yeni ve/ya farklı yollara girmekten kaçınmaları giderek kısır bir döngü oluşmasına, edebiyatın ilerlemek yerine yerinde saymasına sebep oluyor. Esinlenmek ile "taklit etmek" (?) arasındaki keskin ancak ince çizgi bulanıklaştıkça, farkları ayırt edilemeyen pop şarkılar ya da aksiyon filmleri gibi öykülerimiz de birbirine benzemeye başlıyor. Elbette bu siyaset, sosyoloji, ticaret gibi pek çok farklı değişkeni olan zorlu bir denklem -hakkında burada konuşmak için de fazla uzun bir konu.
Neticeye gelmeden evvel; kitabın basım hatalarıyla dolu olduğunun ve bu problemin TDK'ye ait bir kitapta bulunmasının yarattığı ironinin altını çizmek istiyorum. En basitinden, İçindekiler kısmında "Tamris Uyar" gibi bir hatanın nasıl gözden kaçtığını anlamak zor. Bu arada kitap kulübümüzden öğrendiğim kadarıyla sete ulaşmak şimdilik -sahaflar dışında- olanaksız gözüküyor. Bu iki durumdan, iyimser bir şekilde, kitapların yeniden basıma hazırlandığını umut ediyorum.
Temenni ederim TDK Yayınları, edebiyat meraklıları için oldukça faydalı olduğunu düşündüğüm bu diziyi yayımlamaktan vazgeçmez. Öykücülük tarihimizi merak eder ve bulabilirseniz okuyunuz derim.
Kitapta öyküsü bulunan yazarlar:
Orhan Hançerlioğlu, Tarık Buğra, Mehmet Seyda, Sabahattin Kudret Aksal, Hakkı Kamil Beşe, Necati Cumalı, Oktay Akbal, Vüs'at O. Bener, Nezihe Meriç, Zeyyat Selimoğlu, Kamuran Şipal, Adalet Ağaoğlu, Bilge Karasu, Tarık Dursun K., Mustafa Necati Sepetçioğlu, Bekir Yıldız, Tahsin Yücel, Bektaş Ağaoğlu, Oğuz Atay, Firuzan, Ferid Edgü, Şevket Bulut, Behzat Ayi Sevgi Soysal, Tomris Uyar, Sabahat Emir, Nazlı Eray, Sevinç Çokum, Mustafa Kutlu, Burhan Günel, Selim İleri, Nursel Duruel, Murathan Mungan, Nedim Gürsel, Feyza Hepçilingirler, Ayşe Kilimci, Kemal Kurt.
Bu bilgilendirici yazı için teşekkürler çok güzel faydalandım
YanıtlaSilRica ederim, yorum için de ben teşekkür ederim.
Silben de fuardan Türk Dil Kurumu yayınlarının şiirler antolojisini almıştım, hikayeleri de alsaymışım keşke. bir dahaki sefere artık :)
YanıtlaSilSöylediğim gibi, fuarda yoktu bu sene garip bir şekilde bu set. Ya birinci kitabı ya da ikinci kitabı eksikti -hatırlamıyorum- dolayısıyla umarım bu sene bulabilirsiniz =)
Sil