Akdeniz - Panait Istrati

Başkalarının ıstırabı karşısında insan yüreği bu kadar duygusuz kalırsa her şey boşunadır. Varsayımlar hiçbir şeyi değiştiremeyecek. Bunlar dünyaya yalnızca bir sözde adalet getirecek, yoksa adaletin kendisini değil. Merhametle birlikte, adaleti insanlar arasında egemen kılacak yalnız dinler vardı. Oysa dinler iflas etmiştir. Ve ölüler bir daha dirilmez. 
"Balkanların Maksim Gorki'si" olarak anılan Romen yazar Panait Istrati bizim neslin değil belki ama bir neslin hayatında önemli bir yere sahip. Özellikle arkadaşlık, dostluk üzerine yazdıklarıyla bir dönemin en sevdiği yazarlar arasında yer alan bir isim.

Istrati, yazdıklarıyla olduğu kadar çetrefilli yaşam öyküsüyle de dikkat çekiyor: 1884'de, İbrail'de çamaşır yıkayarak geçinen köylü bir anne ile kaçakçı bir babadan, evlilik dışı bir çocuk olarak dünyaya gelir ve daha bir yaşına gelmeden babasını kaybeder bir çatışma esnasında. Gençlik çağına geldiğinde uzun yıllar sürecek kaçak yolculuklarına başlar; gemilerle, trenlerle, kamyonlarla Suriye, Lübnan, Mısır, İtalya, Yunanistan gibi ülkeler, Şam, İstanbul, Beyrut gibi şehirlere gidiş gelişlerle geçer yirmi yılı. Bu dönemde yapmadığı iş yoktur neredeyse; amele, badanacı, hamal, çilingir, makinist, börekçi, garson, tabelacı, fotoğrafçı... 
Bulduğu bir sözlükten Fransızca öğrenir. Sosyalist hareketin basın-yayın cephesinde görev aldığı yıllar hapisle sonuçlanır. Çıktıktan sonra intihar girişiminde bulunur, başarılı olamaz. Rusya ziyaretiyle politikaya olan inancı yıkılır. Kadınlara hiçbir zaman güvenememiştir zaten, iki başarısız evlilik deneyimi olur. Kısacası tam bir "anlatsa roman olur"dur hayat hikayesi...

Zaten anlatmıştır ve roman da olmuştur: Istrati'nin hepi topu iki elin parmaklarını zor geçen külliyatının neredeyse tamamı otobiyografik izler taşır. "Baragan'ın Dikenleri"nde örneğin, doğumundan sonraki on üç yılını geçirdiği İbrail günlerini anlatır. Anılarını Kodin, Angel Dayı, Arkadaş ve Akdeniz başlıklı dört kitapta bir araya getirdiği karakteri Adrian Zograffi'nin hayatı ise kendi hayatıyla öyle örtüşür ki kimi olağanüstü olayların gerçekten yazarın başından geçip geçmediğini merak edersiniz. 


Adrian, Akdeniz'de, ismiyle müsemma, coğrafyanın ve iklimin tüm izlerini taşıyan maceralar yaşıyor. Romanya'dan Mısır'a doğru çıktığı yolculukta evden kaçan kızı Sara'yı arayıp bulmak ve geri götürmek için Mısır'a gitmekte olan Musa ile kurduğu dostlukla değişiyor planları: Sara'yı ararken ve bulduktan sonra yakalarını bırakmayan yoksulluk, kurulan hayallerin sürekli kötü insanlarca sekteye uğratılması ve Adrian'ın "arayış" için çıktığı yolculuktan beklediğini bulamaması ile sonlanıyor kitabın Gündoğusu başlıklı ilk bölümü. Günbatısı isimli ikinci bölümde Adrian çok sevdiği Akdeniz'i arkasında bırakarak Şam'a gidiyor, bu sefer de toplumun yozluğu ve kültürsüzlüğü ile başa çıkamıyor ve çareyi anavatanına, İbrail'e dönmekte buluyor. Ne var ki yoksulluk ve kara talih burada da bırakmıyor peşini... 

Bütün bu çaresizlik ve sefilliğe karşın karanlık bir kitap değil Akdeniz. Adrian, tıpkı yaratıcısı Istrati gibi, hayata nasıl bakması gerektiğini kavramış bir karakter. Çektiği tüm sıkıntılara rağmen anlardan zevk almaktan vazgeçmiyor; gün doğumuna karşı fokurdatılan nargilede, bir kadeh rakıda, güzel bir yemekte yaşamın güzel yanını görebilmeyi başarıyor. Öte yandan hareket ve düşüncelerini toplumsal algının doğru ve yanlışlarıyla değil, kendi doğru ve yanlışlarıyla yargılıyor ve bunu yaparken dürüstlüğünden ödün vermiyor, sık sık da dürüstlük vurgusu yapıyor. Sefaletinden bir mağdur edebiyatı çıkartmıyor, "fakir ama gururlu" rolü kesmiyor söz gelimi ve şöyle diyor: "...Bu insanlara ve onların mutluluklarına haset etmiyorum, ama benim ve benim gibilerin sefaletinin bir yaşam biçimi örneği olması gerektiğini de söylemiyorum. Seçmek elimde olsaydı, refahı yoksulluğa yeğlerdim.

Çaresizlik, hayat şartları ve arayışın Adrian'ın hayatında ikinci planda kalmasını sağlayan kavramlar ise şüphesiz arkadaşlık ve dostluk. Çocukluk arkadaşı Mihail'den Musa'ya, piyanist Bianchi'den Simon'a yalnızlığını ve kendi başınalığını unutturacak her isme sıkıca sarılıyor Adrian, bunu itiraf etmese de. Kendi başının çaresine bakmayı bilen, somut anlamda yalnızlığı seven Adrian, arkadaşlarının ve dostlarının yakınında ya da uzağında olmalarına bakmaksızın varlıklarından şüpheye düştüğü vakit hayatın güzelliğinden de şüphe duymaya başlıyor. Aynı şehirde olup görüşemese de, uzak diyarlarda olup mektuplaşamasa da dost edindiği birilerinin, bir arkadaşının var olduğunu bilmek istiyor her daim; yaşamı değerli kılanın, insanı ebedi yalnızlığından alıkoyanın, kollayanın bu mevcudiyet olduğuna inanıyor. 

Bunların dışında başka kavramlara dair bir çift söz söylemekten de geri durmamış Istrati. Sanatçı olmak üzerine "Başaramadığım takdirde, hayatımı kendime zehir etmek pahasına kendimi ille sanatçı yapmaya zorlamaktansa, sanatçı olmamayı yeğlerim. Çünkü, bunca diğer örneklerden biliyorum ki, insan her ne pahasına olursa olsun, sanatçı olmayı aklına koydu mu, artık yalnız bu amaç uğrunda yaşar" diyerek yaşamı boyunca kendisine yazması konusunda ısrar eden çevresine cevap verdiğini söyleyebiliriz örneğin. 

İnanca dair, din ve insan konusundaki sert çıkışlarını ise şu kısımla özetleyebiliriz sanıyorum ki: "O bir haham bulmaya gitti, ben de bir papaz. Öğleyin ikimiz de ellerimiz boş olarak buluştuk. Onun hahamı yalnız yardımda bulunmayı reddetmekle kalmış, ama benim papaz üstelik az kalsın bana dayak attıracaktı. Arkadaşım: 'Gördün mü,' dedi. 'Mazlum İsa boş yere yeni bir din çıkarmış. Hemcinslerine karşı sert davranmak için eskisi yeterliydi.'" 

Istrati'nin dili ise o kadar sade, o kadar sakin ve o kadar estetik ki kitabı okurken öyküsünün dışında insanı Akdeniz'de hissettiren biraz da bu olabilir diye düşünmemek elde değil. Mevsim kışa döner, havalar giderek soğurken Akdeniz'in iyot kokan havasını solumak, sıcağıyla kemiklerinizi ısıtmak isterseniz Istrati'yle çıkın bu yolculuğa... 

Hamiş: Yalnızlar Mektebi'nin raflarda yerini çoktan almış olan 9. sayısında "Panait Istrati ve arkadaşlık" temasını ele aldık. Yalnızlar Mektebi'ne ulaşabileceğiniz yerleri buradan öğrenebilir,  TÜYAP Kitap Fuarı'nı ziyaret ederseniz de Dedalus Kitap standından dergiye ulaşabilirsiniz

Akdeniz, Panait Istrati - Varlık Yayınları, 175 s.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder