Sakın tepenize bir sırça köşk kurmayınız. Ama günün birinde nasılsa böyle bir sırça köşk kurulursa, onun yıkılmaz, devrilmez bir şey olduğunu sanmayın. En heybetlisini tuzla buz etmek için üç beş kelle fırlatmak yeter.Edebiyat, pozitif bilimlerde veya spor müsabakalarında olduğu gibi başarının belirli kriterlere indirgenebildiği bir mecra olmasa da eserlerin zamana karşı koyabilme yetileri önemli bir nitelik olarak değerlendirilebilir: Vaktinde binlerce satmış ancak günümüzde neredeyse hatırlanmayan kitapları başarılı addetmek pek doğru olmayacağı gibi satışlarda hüsrana uğramış ancak hala hafızalarda değerini koruyan eserleri başarısız görmek de aynı şekilde doğru olmayacaktır örneğin. Daha da önemlisi; eserin, hangi zamanda okunursa okunsun, okuyan için bir anlam taşıdığı, sadece yazıldığı dönemde değil geleceğinde de anlamlılığını koruyabildiği durumlar edebiyatta "zamansız" olmanın değerini göstermektedir; Antik Yunan'dan günümüze değerini koruyan eserler, ozanların ölümsüz şiirleri, yüzyıllar önce yazılan klasikler bu durumun ispatıdır adeta.
İşte Sabahattin Ali, sadece eserleriyle değil; kimliğiyle de zamana karşı koyan bir isim. Yaşadıkları ve yaşattıkları hem hüzne hem de buruk bir mutluluğa kaynak olan Ali; roman, öykü ve özellikle şiirleriyle ölümsüzlüğe erişmiş değerli bir kalem. Sırça Köşk yazarın ilk olarak 1947'de yayımlanan son öykü kitabı; on üç öykü ve dört masaldan mürekkep derleme, adını içerisindeki aynı başlıklı masaldan alıyor. Masal dendiğine bakmayın; masallar zaman içerisinde safi çocuklara hitap eden bir yazın şekli olarak algılansa da Sabahattin Ali'nin masalları aksine, özellikle yetişkinlerin okuması gereken cinsten.
Daha önce Kürk Mantolu Madonna ve Kuyucaklı Yusuf romanlarını okuduğum Sabahattin Ali'nin dili öykülerinde daha belirgin, daha yalın ve daha etkileyici. Sadeliğine rağmen iz bırakan betimlemeleri, birey-toplum ilişkisini çarpıcı ve gerçekçi bir şekilde gözler önüne seren kurguları ve toplumsal meseleleri abartmadan, taraf tutmadan (ya da tuttuğunu belli etmeden) aktaran üslubuyla Ali, Sırça Köşk'te okuru mütemadiyen düşündürüyor ve hatta tabiri caizse üzüyor: Üçkağıtçı tüccarlar, çıkarcı doktorlar, zorla katil olan gençler, sokağın ihmal edilmiş çocukları, hayatın karanlığa sürüklediği kadınlar, korunmayan doğal güzellikler ve kültürel miras karşısında elem duyan öğretmenler, işkence gören aydınlar ve masallarda simgeleşen zalim ve alimleri; insanoğlu var olduğu müddetçe hükmetmeye devam edecek zulmü ve bu zulmün mağduru mazlumları anlatıyor.
Kitabın tamamına hakim bu karamsar havanın Sabahattin Ali de farkında olmalı ki; okuduğum basımın arka kapağında da alıntılanan bir kısımda şöyle diyor:
"Niçin hep acı şeyler yazayım? Dostlar, yufka yürekli dostlar bundan hoşlanmıyorlar. Hep kötü, sakat şeyleri mi göreceksin? diyorlar. Hep açlardan, çıplaklardan, dertlilerden mi bahsedeceksin? Geceleri gazete satıp izmarit toplayan serseri çocuklardan; bir kaşık toprak, bir bakraç su için birbirlerini öldürenlerden; cezaevlerinde ruhları kemirile kemirile eriyip gidenlerden; doktor bulamayanlardan; hakkını alamayanlardan başka yazacak şeyler, iyi güzel şeyler kalmadı mı? Niçin yazılarındaki bütün insanların benzi soluk, yüreği kederli? Bu memlekette yüzü gülen, bahtiyar insan yok mu?" Bahtiyar Köpek
Diyor demesine ama aynı öyküde muzip bir tavırla eleştirmeyi, karamsarlığı sürdürmeyi de ihmal etmiyor. Dolayısıyla şuradaki yazımda Sait Faik için söylediklerimin hemen hemen tam tersini Sabahattin Ali için söylemek mümkün: Yazarın, duyarlılık ve farkındalığının bir bedeli olarak hayatın en çok can sıkıcı ve kötümser taraflarını gördüğünü öykülerin hemen her satırından okuyoruz.
Zamanının değil her devrin yazarı Sabahattin Ali'nin Sırça Köşk'ü özellikle öykü severlerin severek okuyacaklarını düşündüğüm bir eser.
Sırça Köşk - Sabahattin Ali, Yapı Kredi Yayınları - 141 s.
Bu yazarı hep erteledim ama biryerden başlamam lazım.Merak ettiğim bir yazar.Tanıtım için teşekkürler..
YanıtlaSilÖyküleri güzel bir başlangıç olabilir, yorum için ben teşekkür ederim.
SilBen de romanlarını okudum ancak öykülerini okuyamadım, aslında bu aralar öykü okumayı çok sevmeme rağmen... En kısa zamanda okurum, seninle de konuşuruz umarım. Sevgiler, selamlar
YanıtlaSilSeveceğini düşünüyorum; ben de İçimizdeki Şeytan'ı merak ettim bunun üzerine zira okuduğum iki roman birbirinden çok farklıydı, İçimizdeki Şeytan, Ali edebiyatının neresinde duruyor görmek istiyorum tez vakitte. Elbette konuşuruz, sevgiler benden =)
Silsırça köşk ve değirmeni geçtiğimiz ay okudum... ve Sabahattin Ali'nin yazdığı öykülerin yanında yazdığı büyüklere masallarına da hayran kaldım... Yazarın zamana karşı koyabilmesi, eserlerinde geleceği görebilmiş olması; onu değerli kılıyor.. Kuyucaklı Yusuf'da yaptığı evlilik ve toplumla ilgili tespitleri, Kürk Mantolu Madonna'daki aşk ile ilgili tespitlerin zamana direnişi benim için yazarı bir çok çağdaşıyla kıyaslanamaz kılıyor..
YanıtlaSilÇok güzel ifade etmişsiniz; sahiden de Ali'yi çağdaşlarından ayıran ciddi nitelikler var. Değirmen de merak ettiğim kitaplar arasında, en kısa zamanda okumayı umuyorum. Yorumunuz için teşekkür ederim...
SilÇok Güzeldir
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilLys edebiyat çalışmak isteyenler için güzel kaynaktır
YanıtlaSilhttp://www.nasil.biz/lys-edebiyat-nasil-calisilir.html