31. İstanbul Uluslararası Kitap Fuarı veya Kısaca TÜYAP

Etkinliğin ismi bu kadar uzun olunca insanlar ister istemez daha kısa bir söylem arayışına giriyorlar; bahsi geçen durumda da "kitap fuarı" bile uzun geldiğinden, fuar alanının adı TÜYAP (ki merak edenler için açılımı "Tüm Fuarcılık Yapım A.Ş" imiş) etkinlikle bütünleşiyor ve bir hafta boyunca "TÜYAP aşağı, TÜYAP yukarı" sohbetlerine tanıklık ediyoruz. Bu sene 31.si düzenlenen İstanbul Uluslararası Kitap Fuarı 17-25 Kasım tarihleri arasında gerçekleşti ve ben fuara dair anılarımı  yazabilme fırsatını ancak buluyorum! (Önceden uyarmış olayım; yazı oldukça kişisel bir içerikle, hatırat tadında ilerleyecek...)

Önce ganimetlere genel bir bakış:

Artık herkesçe malum olan meseleleri irdelemeyeceğim: Evet, fuar alanı çok uzak; evet, dişe dokunur herhangi bir indirim mevcut değil; evet, çok kalabalık. Standına göre değişiklik gösteren meseleler de baki; konuya hakim olmayan, güler yüzden bihaber görevliler, zengin yayınevlerinin devasa stantlarına karşılık küçük yayınevlerinin küçücük stantları... Tüm bu olumsuzlukların devam etmesine, hiçbir şekilde düzeltme çabası gösterilmemesine rağmen yine de severek ve çok zevk alarak gezdiğim bir fuar oldu, özellikle bu sene. 

Tabiri caizse dersime iyi çalışıp gittiğim için de böylesi bir keyif yakalamış olabilirim: Okunacaklar listemden almayı planladığım kitapları işaretleyip, fiyatlarına dair kısa bir ön-araştırma yapmış, katılabileceğim konuşmaları kaydetmiş, mutlaka uğrayacağım yayınevlerini belirlemiştim.

Öncelikle belirtmek isterim ki kendimi en kötüsüne hazırlamama rağmen -üstelik yağmur da yağıyordu- oldukça rahat bir yolculukla ulaştım fuar alanına. Metrobüs sakin ve yollar açıktı. Yanımda çok sevdiğim bir insanın da bulunmasından olsa gerek, yolculuk adeta keyifliydi bile diyebilirim. Erken yola çıkmış olmamızın etkisi de büyüktür muhtemelen bu durumda.

Alana ulaşır ulaşmaz ilk iş Radikal Kitap Standına uğradık. Fuar öncesi Facebook sayfalarında, stantta check-in yapanlara hepsiburada.com'dan kitap hediye edeceklerini duyurmuşlardı ve benim için bu fırsat kaçmazdı! Biz dandik telefonlarımızla meseleyi halletmek için cebelleşirken fuar görevlisi hanımefendi, sağolsun, çok yardımcı oldu, hatta devasa montlarımızı standın dolaplarından birine koymamıza bile müsaade etti -ki tüm gün yanımızda taşımak zorunda kalmadık. 
İşin aslı ilk aşamada "formaliteden" hediyeler beklemekteydim, neticede promosyon amaçlı bir girişimdi ancak öyle alternatifler çıktı ki karşımıza bu işin peşini bırakmamıza olanak kalmadı. Az sonra izah edeceğim çabalar sonucunda hediye kitaplarımıza kavuştuk -ki eminim siz de bayılacaksınız:  
J.R.R Tolkien - Bitmemiş Öyküler
Zülfü Livaneli - Edebiyat Mutluluktur
Check-in yapma işini telefonlarımızdan beceremeyince kamuya açık bir bilgisayar aramaya koyulduk. Ne soracak bir görevli ne de öyle bir bilgisayar bulabildiğimiz için soluğu sorumuzun cevabını bilme ihtimali yüksek olan ON8 Kitap'ın standında aldık. Daha önce kendisi olduğunu bilmeden twitter'dan diyalog kurduğum Yayın Koordinatörü Aslı  Tohumcu stanttaydı; kendisiyle tanıştık, henüz ziyaretçilerin kalabalıklaşmamasını fırsat bilip uzun uzun sohbet ettik. Bu esnada o da sağolsun, işimizi kendi bilgisayarından halletmemizi sağladı. Söz blogger'lıktan açılınca henüz yeni yayımlandığını söyleyebileceğim Mavi Kirazlar Serisi'ni de hediye ettiler, okuduktan sonra hakkında yazma sözü karşılığında. Bu vesileyle sözümü tez vakitte yerine getireceğimi  belirtip, tekrar teşekkürlerimi sunarım kendilerine.

Ardından özgürce dolaşmakta serbesttik! Bir kaç stant gezip, bir kaç kitabın fiyatlarını öğrendikten sonra saatlerimiz biri çeyrek geçeyi gösterirken yine ON8'in düzenlediği "budevirdeedebiyatın@gençlerlearasınasıl" başlıklı söyleşisine katıldık. Merak eden olursa; söyleşinin detayları hakkında kaleme aldığım yazıya şuradan ulaşabilirsiniz.


Söyleşi çıkışı daha önceki tecrübelerime dayanarak yemek sırası beklemenin ne menem bir illet olduğunu bildiğimden yanımızda getirdiğimiz nevaleye gömüldük. Söyleşi ve yemek faslı sabahki koşuşturmanın yorgunluğunu aldıktan sonra stant stant gezmeye devam ettik.
Elbette fuar boyunca bedava kitaplarla (söylemesi bile güzel değil mi?) idare edecek değildik.  Sonraki ganimetlerin uzun uzun anlatacak birer öyküsü yok, hemen maddeleyeyim o yüzden: 

Selçuk Altun'un elimde bulunan Bir Sen Yakınsın Uzakta Kalınca isimli kitabının öncesi Yalnılık Gittiğin Yoldan Gelir. Dolayısıyla ikincisini okuyabilmek için önce birincisini almam gerekiyordu, Sel Yayıncılık'tan ganimetlere eklenen bir kitap oldu. 
Buradaki yazıda ilgimi çeken Arthur Schopenhauer imzalı Eristik Diyalektik uzun süredir alınıp da okunacaklar listesindeydi, layığını buldu sonunda, yine canım Sel Yayıncılık'tan.
Alınacaklar arasında hiç önceliği olmayan  Steinbeck'in klasikleşmiş eseri Fareler ve İnsanlar, Sel'den yayınlandığını görünce alıverdiğim bir kitap oldu. 

Fantastik ve bilim-kurgu edebiyatıyla aram iyi olsa da Stephen King'i sevmiyorum. Benim okuma hızımdan daha seri kitap yazan bir adamı sevmem söz konusu değil zaten. İster haset deyin, ister çekememezlik. Dolayısıyla Kara Kule Serisi'nin ikinci kitabı Üç'ün Çekilişi'nin ganimetlerde yer alma sebebi ben değil, sevgili sevdiceğimdir.



Ömer Hayyam'a olan ilgi ve merakımı İş  Bankası Kültür Yayınları'nın yayımladığı "Dörtlükler - Rubailer- " ile perçinlemek istiyordum, rastlayınca aldım. 
Okumak istediklerim arasında bulunan William Golding imzalı Sineklerin Tanrısı'nı da sevgili gölgeliyol'un fuar ganimetlerinde görünce almaya karar vermiştim. Hatta yine aynı şekilde Otomatik Portakal'ı da alacaktım ancak ikinci kez uğradığımda tükenmişti maalesef. 
Notos Kitap da uğramadan geçilmeyecek stantlardan biriydi elbette. Stanttaki görevli başka bir müşteriyle meşgul olduğundan sağolsun Semih Abi (Gümüş) ilgilendi bizimle. (Abi dediğime bakmayın, kendisiyle bir tanışıklığım yok ancak öyle bir mizacı var ki, abi dememek mümkün değil!Birazcık Notos'un güzelliğinden söz ettikten sonra ben eski sayıların yedi liraya satılmasından şikayet edip, yeni sayıları da pahalılığından dolayı takip edemediğimi belirtirken Gümüş, sıkıldığından olsa gerek, son sayıyı beş liraya alabileceğimi söyledi! Halbuki hiç niyetim yoktu ama böyle bir durum karşısında elbette reddedemezdim, ekleniverdi ganimetlerin arasına. Yaşasın öğrencilik!  
Günümüz mizahının en sağlam kalelerinden birisi olduğunu düşündüğüm Yiğit Özgür'ün Çizgi Öyküler'i de Uykusuz standından alındı, zaman zaman okuyup neşelenmek için...
















İdefix ve SabitFikir'in tablet bilgisayarlar entegre ettikleri ortak stantlarında poster ve kupa hediye ettiklerini de belirtmeden geçmeyeyim isterim.
Sedat Girgin illüstrasyonu, kararsız okurlar için: "Bana bir kitap söyle, aşklı olsun"
"Her insanın içinde bir kitap vardır ve çoğu durumda kitabın kalması gereken yer tam da orasıdır." Christopher Hitchen
Alışveriş ve hediye meselesini bir kenara bırakırsak birkaç stant hakkında daha söylemek istediklerim var: 6.45 Yayınları her zamanki gibi -bana göre- fahiş fiyat uygulamasına ve müşteri kıymeti bilmeyen stant görevlilerine sahipti. Buna rağmen öylesi şahane eserleri yayımlıyorlar ki adeta huysuz ama sevilen yaşlı üst komşu gibiler benim için. Can Yayınları öylesi devasa bir standa sahipti ki, ben şahsen etrafında dolaşmaya üşendim ve hiç bakmadım. Zaten yine her zamanki gibi aman aman bir indirim de yoktu. Ayrıca kimi yayınevlerinin dubleks -evet evet, bildiğiniz iki katlı!- stantlarını da açıkçası biraz "görgüsüzce" buldum. Bunların dışında sevgili BA'nın da fuar notlarında değindiği hususa da tamamen katılıyorum; Metis ve YKY'nin stantlarını çepeçevre yüksek panellerle kaplaması kullanışsız ve çirkin olmuş. Ancak Metis'in Yerdeniz Serisi'nin altı kitabını tek cilt halinde basıp yayımlaması tabiri caizse beni benden aldı! Gönül isterdi ki hemen alıp yerleştirebileyim kütüphaneme...

Böyleyken böyle sevgili kitapseverler, yazıyı güzel bir temenniyle bitirecek olursak; umalım ki TÜYAP organizatörleri ve yayınevleri başta blogger'lar olmak üzere okurlara kulak versinler, eksiklikleri gidersinler ve şahane kitap fuarları bizim olsun!

6 yorum:

  1. Şu stand meselesine ben de katılıyorum. YKY ve Metisin standlarını sevmedim. Hatta Dost bile böyle bir stand yapmıştı ki çok gereksiz geliyor bana.

    Otomatik Portakal'ı da Kadıköy'deki İş Bankası Yayınları kitapçısından alabilirsin. İyi indirim var. Ben de almak istediğim bir kitabı bulamamıştım fuarda.

    Bu arada idefix bana kupa vermedi. Kendilerine teesüflerimi iletiyorum. Küstüm işte... :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Stantlar biraz züppe geldi bana açıkçası, ister istemez "Ne gerek var?" diye düşünüyor insan sahiden.

      Okuyacak o kadar çok şey var ki, uzun bir süre alışveriş yapmam muhtemelen diye düşünüyorum ama rastlarsam kim bilir neler olur =)

      İdefix standından tam ayrılırken standın arka tarafından gelen bir hanımefendi verdi kupaları, diğer görevlinin pek haberi yok gibiydi, bilemedim =/

      Sil
    2. Gözüm çok kaldı, dikkat et de kırılmasın. :)

      Sil
    3. İpeklere sarıp, saklayacağım o kupayı =P

      Sil
  2. Ben bütün kampanyaları kaçırmışım ya?! Ne Radikal'in kampanyasından ne de dağıtılan kupalardan (domingo) haberim oldu. Bir dahakine önce siz gidip tiyoları vereceksiniz sonre ben gideceğim! :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bak domingo'dan benim de haberim olmadı, kaçırmışım, tüh =) Bir arkadaşımın yorumu da "Çok bereketli geçmiş senin için, seninle gitmek lazımmış fuara!" olmuştu =)

      Sil