Brooklyn Çılgınlıkları - Paul Auster

Okumak benim için kaçış, huzur, avuntu ve bir seçim yapma coşkusuydu: salt okumanın verdiği hazzı, keyfi tatmak adına, bir yazarın sözcükleri kafanızın içinde yankılanırken sizi kuşatan o güzelim dinginliği duymak için okumak
Paul Auster dendiği zaman akan sular durur, malumunuz. Kendini böylesi ispatlamış, böylesi nam edinmiş bir yazarın kitabı hakkında şöyle olmuş, böyle olmamış demek haddini bilen her okuyucu için oldukça zor bir iştir.

Gel gör ki yazılacak kritik Brooklyn Çılgınlıkları hakkında olunca, yazarın ustalığına bir nevi "kaside" değeri taşıyacağı için o kadar da sancılı bir süreç olmaz ümidiyle kolları sıvadım ben de. 


Brooklyn Çılgınlıkları'nı okuduğum diğer Auster eserlerinden ayrı kılan en temel özelliği; alışılagelmişin aksine ümitli, optimist ve hatta neredeyse "masalsı" bir dünya sunması oldu. Öyle ki ("Ölmek için sakin bir yer arıyordum." cümlesiyle) okumaya başladıktan sonra ayaklarınızın yerden kesildiğini, gerçek dünyadan kopup, hikayeye kapılıp gittiğinizi anlayamıyorsunuz -ta ki kitabın sonuna kadar.

Hayatının son demlerini yaşadığını düşünen emekli sigortacı Nathan Glass'ın hikayesinde de -hemen her Auster kitabında olduğu gibi- küçük tesadüflerin ne büyük sonuçlar doğurduğu gerçeğiyle karşı karşıya kalıyoruz. Kitapta, Nathan'ın, kaderin bir cilvesi olarak yolu Brooklyn'e düşmüş olan, ne zamandır görmediği yeğeni Tom Wood ile karşılaşması ve Tom'un çalıştığı kitabevinin sahibi Harry Brightman ile tanışmasıyla, kendi umarsızlığını bir kenara bırakıp başkalarının acılarını ve yaşam mücadelelerini paylaşması anlatılıyor. Tabi bu esnada, ağzına kadar tıka basa bir dolabı açınca eşyaların üzerinize yığılması gibi, karakter yağmuruna tutuluyorsunuz: Akrabalar, eski sevgililer, yeni dostlar, yeğenler, torunlar, çocuklar ve daha pek çok farklı karakteri tek tek, tüm yönleriyle tanıma imkanı bulabiliyorsunuz. Bu açıdan bakıldığında da oldukça doyurucu bir profile sahip olan hikayede, laf olsun diye eklenmiş yahut üstün körü geçilmiş tek bir karakterin yer almaması, bir kez daha hikaye bütünlüğü konusunda yazara  saygı duymanızı sağlıyor.

Auster'ı "beyninde yaşamak istediğim insanlar" listeme (evet öyle bir listem var) eklememi sağlayan ise tüm kitabın göndermelerle dolu olması oldu. Kimi zaman çeviri notu olarak belirtilen, kimi zamansa fark ettiğinizde dahiyane bir fikir bulmuşcasına beyninizde kıvılcımlar çakmasına neden olan göndermelere rastladıkça daha çok okumanız, daha çok gezmeniz, daha çok izlemeniz, daha çok görmeniz kısacası daha çok yaşamanız gerektiği yönündeki duyguya hakim olamayabiliyorsunuz, bu da Nathan'la biraz daha samimiyet kurmanıza olanak sağlıyor. 

Son olarak Franz Kafka'ya, Edgar Allan Poe'ya, Harry David Thoreu'ya ve elbette Auster'ın en çok etkilendiği yazar Samuel Beckett'a aşinaysanız, kendi "Varoluş Otelinizin" nasıl dekore edileceği konusunda fikir yürütmeye başlayabilirsiniz.

Brooklyn Çılgınlıkları - Paul Auster, Can Yayınları - 286 s.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder