CANIM… “Doğru düzgün insan” sınıfında kabul ettiğimiz, sevdiğimiz insanların ağzından çıkınca iyi bir söz, ama bir dolu asalak kelimeyi konuşmasına ulamayı adet edinmiş, dostuyla da düşmanıyla da canımlı, cicimli, hayatımlı konuşan insanların ağzından çıkınca anlamsız, hele ki de böyle, insana tepeden bakan ve ne kadar tepeden baktığının altını çizercesine bunu kullanan insanların ağzından çıkınca epey can acıtan bir söz.
Sandık Odası'nda öyküleriyle tanıştığım Sezgin Kaymaz'ın 2004 tarihli romanı Zindankale. Kaymaz için "hak ettiğini bulamamış bir yazar " demiştim, Zindankale'yi okuduktan sonra "az bile söylemişim" diyorum...
Hikaye bir rüyayla başlıyor; karanlık, metruk bir oda, iki bebek ve iki şahidin yer aldığı tedirgin edici bir rüya. Öyle ki tıpatıp aynı rüyayı gören hikayemizin başkahramanları Davut ve Çiğdem'e yataklarını ıslattıracak cinsten... Rüyanın ve altındaki gizemin ardında kalabalık bir güruh; Şadıman Beyefendi, Uzun Sedat, Buzdolapçı Ali Fuat, Sağlık Kabinci Kamil ve Sevim Hanım ile Selim Dayı. Onların da peşinde, Ankara'da oradan oraya koşturan haylaz bir ışık topu ve onu kovalayan gölge. En arkasında ise biz varız bu kovalamacanın; okurlar. Böylesi hareketli bir kurguyla dünyasına çekiyor Zindankale; benim gibi Ankara'nın yabancısına bile her yeri biliyormuş gibi hissettiren tasvirleri, her biri ayrı güzel karakterleri ve yerel-fantastik hikayesiyle sürükleyici, eğlenceli ve doyurucu bir kitap.
"Sezgin Kaymaz'ın bir sonraki kitabı 'Edebiyatta dilin samimiyeti' olabilir çünkü zaten çoktan yazmış da yayımlanmamış gibi yazıyor" dediğim bir tweet atmıştım kitabı okurken. Gerçekten de, örneğin ilk 300 sayfa boyunca tek bir günü anlatmasına rağmen öyle bir akıcılığa sahip ki üslubu, zaman zaman tekrara düştüğü halde okuru sıkmamayı bu dil sayesinde başarıyor Kaymaz. Hayata dair göze batmayan, aforizma kokmayan hatta belki altı çizilmeyen ama gerçek ve samimi tespitleri dikkat çekiyor. Dili gibi hikayesi de, karakterleri de -tüm fantastik öğelere rağmen- gerçek ve tanıtım yazısında sıkça vurgulandığı üzere "yerel."
Zindankale'de edebi yönden en çok dikkatimi çeken Kaymaz'ın üslup değişikliğindeki başarısı oldu: Üçüncü kişili anlatım kullanılmasına rağmen, anlatılmakta olan mekan ve karakterler değiştikçe dil de değişiyor; karakterin üslubunu, olayın atmosferini yansıtıyor. Böylece anlatımda dinamizm, akıcılık ve samimiyet sağlanmış oluyor.
Fazlasıyla beğendiğim kitaplar hakkında yazarken şirazeyi kaçırmaktan çekindiğimi belirtmiştim; iş yine oralara varmadan son olarak eser hakkında Ömer Türkeş'in 2004 tarihli (kitabı okumayı düşünenler için sürpriz bozan bir niteliğe sahip) şu yazısında dile getirdiği eleştiriye katıldığımı belirteyim: "Anlatma becerisini yüzeydeki insani ilişkilerle sınırlıyor Kaymaz, ipuçları vermekle birlikte -beş yüz sayfalık bir romanda- o ilişkilerin ardındaki siyasi, ekonomik, toplumsal meselelere hemen hiç el atmıyor."
Kaymaz'ın şahane bir son söz ile okurla bir nevi dertleşerek sonlandırdığı Zindankale de gözü kapalı tavsiye edebileceğim kitaplar arasındaki yerini almış oluyor böylece. "Yau... Sen bi' dakka..! N'oluyor Allahaşkına?"
Zindankale - Sezgin Kaymaz, İletişim Yayınları - 527 s.
itina ile notumuzu alıyoruz yine:)
ReplyDeleteErkenden keyifli okumalar öyleyse =)
DeleteKitabı okumadım. Daha doğrusu Sezgin Kaymaz'l hiç okumadım ama senin değerlendirmenle en kısa zamanda bu kitabı alıp okuyacağım ve Sezgin Kaymaz'la inşallah tanışmış olacağım.
ReplyDeleteTüm değerlendirmelerin için çok teşekkürler.
Sezgin Kaymaz, herkesin okumasını istediğim yazarlardan oldu; ondandır bunca üzerinde durmam. Yorumunuz için de ben teşekkür ederim...
DeleteOkuyacağım.Öyle güzel değerlendirmeler yapıyorsun ki senin beğenmiş olduğun bir kitapsa onu muhakkak alıp okumayı istiyorum.
DeleteSezgin Kaymaz'ın tüm eserlerini okudum. Bu eseri de benim için ilk sıradadır. Diğer romanları ise bu 10 ise 9 dur. Ama bilhassa Sandık Odası'ndaki hikayeler ayrı ayrı birer dünya. Hafızanıza öyle kareler işliyor ki aklınızdan hiç çıkmıyor. Çok sıcak bir o kadar da fantastik-büyülü. Kesinlikle ülkemizde kıymeti yeterince anlaşılmamış bir yazar. Ailecek seviyoruz.
ReplyDeleteErhan A.
Kün ile yeniden hatırlattı kendini, duymayan pek çok insan da duyma imkanı buldu kendisini... Umalım hak ettiğini bulsun tez vakitte.
DeleteYazarın Kün'den sonra okuduğum ikinci kitabı. Sezgin kaymaz dili, kurgusu, ve ince mizahı ile ile yine beni büyüledi.
ReplyDeleteBunu beğendiyseniz Sandık Odası'nı da tavsiye ederim mutlaka :)
Deletehttp://ebediyenedebiyat.blogspot.com/2013/01/sandk-odas-sezgin-kaymaz.html
En kısa zamanda diğer kitaplarını okuyacağım. Yazarın Kün kitabını da çok beğendim
Delete