"Bu çatışmalarda iki taraf da birbirine kötü şeyler yaptı," diye başını salladı Darok. "İnan bana, onların da sana anlatabileceğin bir sürü acı öyküsü var. Ama Nasralar ve Delkarlar isimli iki kişi yok bu olayda. İki halk da birbirinden farklı on binlerce insandan oluşuyor. Bazıları zayıf, bazıları güçlü karakterde, kimi bencil ve zalim, kimi yardımsever ve sevgi dolu. Nasralar Delkarları katlediyor ya da Delkarlar Nasralara zulmediyor demek doğru değil. Bazı Delkarlar bazı Nasraları, bazı Nasralar ise bazı Delkarları öldürdü, tek diyebileceğimiz bu. Bir kişiye sevmediğimiz insanlarla aynı milletten diye kötü gözle bakamayız, bunu kendileri seçmiyor, değiştiremezler de."
Çok sıkı bir fantastik kitap okuru olduğum söylenemez; fantastik kurguyu, ejderhaları, eski çağları, efendime söyleyeyim büyücüleri, barbarları çok sevmeme rağmen iş edebiyata geldiğinde hafif bir burun kıvırma durumu hakim. Zira Dostoyevski'nin Rus edebiyatı ve Rus gerçekçilik akımı için söylediği "Hepimiz Gogol'un paltosundan çıktık" sözü misali, her fantastik kurgu da netice itibariyle "Tolkien'in yüzüğünden çıkmıştır." Dolayısıyla fantastik kitaplar söz konusu olduğunda ister istemez bir kıyaslama durumu ve bulması oldukça zor bir özgünlük arayışı mevzu bahis.
Bu yaklaşımın üzerine okuyacağım fantastik kurguya bir de "yerli" etiketi eklendiğinde, ithal ettiğimiz pek çok türde (hele ki korku-gerilim türünde) ortaya çıkan eserler kalitesiz birer kopyadan öteye geçemedikleri için, beklentim oldukça düşmüştü. Hatta fantastik kitap kurdu sevdiceğimin tüm olumlu yorumlarına rağmen temkini elden bırakmamıştım. Barış Müstecaplıoğlu imzalı, bir kere daha yanıldığımı görmemi sağlayan, Şamanlar Diyarı'nı okuma maceram böyle başladı.
Kitaba geçmeden evvel kısaca yazardan bahsetmek istiyorum; 1977 doğumlu Müstecaplıoğlu'nun ilk eseri, dört kitaplık fantastik "Perg Efsaneleri" serisi. Ardından anılarından yola çıkarak kaleme aldığı, Gülen cemaatini temel alan eseri "Şakird", sokak çocuklarını anlattığı "Kardeş Kanı" ve 14.yüzyılda yaşamış gizemli şamanist ressam Mehmet Siyah Kalem'in eserlerini odağına alan "Bir Hayaldi Gerçekten Güzel" kitapları yayımlanıyor. Şamanlar Diyarı'nın -bu yazının da konusu olan- ilk kitabı geçtiğimiz yıl yayımlanmış ve yazarın twitter'dan duyurduğuna göre ikinci kitabın yazımı da bitmiş durumda.
Kitaba gelecek olursak; hikaye Delkarna topraklarında geçiyor; çok uzun zaman önce birden fazla ülkeye ev sahipliği yapmış, şimdinin hükümdarı Sultan Arterus'un atası Koledion tarafından ortak ve tek bir hükümdarlık altında toplanmış farklı milletlerden, farklı ırklardan insanların huzurla yaşadığı topraklar... Koledion'dan bu zamana huzur da bozulmuş elbette; önce Harnanlar yok edilmiş topraklardan, ardından Nasralar zulüm görmeye başlamış. Sadece Delkarlar'ın yaşadığı topraklar istiyormuş erk sahipleri, ruhunu paraya satan tüccarlar ise boş topraklar... İşte böyle bir ortamda büyük bir savaşın kopacağı fısıltıları hızla yayılırken, soylarının tükendiğine inanılan bir şaman, sadece huzur arayan bir grup insanla uzaklara gitmek istiyor. Bir yanda saray ve sadık adamları, diğer yanda savaştan kaçan insanlar; büyücülerin, savaşçıların ve şamanların boy gösterdiği bir karakterler topluluğu.
Şamanlar Diyarı'nın en dikkat çekici yanı tanıtım yazısında da söylendiği üzere; farklı diyarlarda, tarihin her döneminde, insanın insana ettiklerine dair evrensel bir sorgulama niteliği taşıması. Tarihte pek çok yerde, günümüzde ise özellikle ülkemizde boy gösteren toplumları kutuplaştırmanın nasıl da işine yarayanlarca "öğretildiği"ni, muktedirin gücüne güç katmak için insanları birbirine nasıl da düşman ettiğini anlatıyor. Bu aşina konuyu fantastik bir öyküde, leziz bir kurguyla ele alan Müstecaplıoğlu, bana göre en çok da yakın tarihimizi ele alıyor; huzur içerisinde yaşamak için insan olmanın yeterliliğinin altını çiziyor. Bu vurgu, zaman zaman aşırı tekrar yüzünden sıradanlaşsa da, didaktik bir atmosferden uzak elbette. Fazlasıyla basit dili, akıcı anlatımı ve şaşırtmacalarla süslenmiş olağan kurgusuyla eğlenceli bir kitap.
Müstecaplıoğlu yeni bir dünya yaratma konusunda bir nebze yetersiz kalmış; dili basitleştirmek, okumayı akıcılaştırmak isterken oldukça az betimleme kullanmış ve kurguladığı diyarları ve dünya düzenini yeterince anlatmamış. Hikayenin bizim köyün ormanlarında geçme ihtimali ile Delkarna'da geçme ihtimali neredeyse birbirine yakın. Tamam, elbette bazı durumlarda okurun tahayyülüne güvenmek, gedikleri hayal güçleriyle örtmelerine müsaade etmek gerekiyor ancak -özellikle- fantastik edebiyatta var olmayan bir dünya mevzu bahis olduğunda, biraz daha detaycılık daha leziz bir tat bırakabilir kanaatindeyim.
Şamanlar Diyarı'nın karakterleri grinin tonlarında; ne tamamen siyah ne de tamamen beyazlar. Her kötünün içerisinde bir miktar iyilik -ve tersinin- olduğu gerçeği ile inandırıcılık kazanmış kahramanlar. Ancak bu durum ve ilaveten karakterlerin yaratılışları sivrilen, öne çıkan bir kahramanın varlığını engellemiş. Üzerinde konuşulacak, dikkat çeken, tamamen sevilen ya da nefret edilen insanlar olmaması bir nevi eksiklik hissi uyandırıyor okurda. Bir karaktere bağlanma, onunla bağdaşma, ilişki içerisine girme ihtiyacını karşılayamamış bu gerçeğe yakın kahramanlar. Okuruna göre olumlu veya olumsuz olarak nitelendirilebilecek bir durum olsa da çoğunluğun özel karakterler aradığı, onlara ilgi duyduğu bir gerçek.
Bütün bu eleştirilerin sebebi Şamanlar Diyarı'nı gerçekten çok sevmiş olmam. Belki de haddinden fazla titiz bir yaklaşımla eksikliklerin altını çiziyor oluşum, negatif değil yapıcı bir değer katmak maksadını taşıyor. Özellikle yerli yazında büyük noksanlığı hissedilen fantastik edebiyata böylesi değerli ve başarılı bir eser sunan Müstecaplıoğlu takdir ve teşekkürü hak ediyor. Şamanlar Diyarı, eksikliklerine rağmen, şahane bir fantastik kurgu.
Şamanlar Diyarı - Barış Müstecaplıoğlu, İthaki Yayınları - 304 s.
This comment has been removed by the author.
ReplyDeleteçoq hoş bir kitaq. bu çok hoşdirrrr
ReplyDelete