Yaşam, böyle böyle elimizin altında işte… Yaşayıp anlatacak olanlara. Auster, lafı ağzımdan alırsa, “Öyküler ancak onları anlatabilecek olanların başından geçer” diyecektir. Doğrusu, başımdan çok aklımdan geçiyor yaşam.
Rica ediyorum, birileri bana bilinç akışı tekniğini izah edebilir mi? Gerçekten; bu kadar çok beğenilen, takdir edilen, el üstünde tutulan bir yönteme, bu kitapla beraber ne kadar yabancı olduğumu bir kez daha anlamış bulunmaktayım.
Bahsettiğim kitap Murat Yalçın'ın Hafif Metro Günleri isimli romanı. En yalın haliyle özetlemek gerekirse; metroda seyahat ettiği sırada, adeta serbest çağrışımla oluşan düşüncelerini aktarıyor anlatıcımız. Gözüne ilişen manzaralardan, kulağına çalınan konuşmalardan ve kendi düşüncelerinden yola çıkarak hayallerini, pişmanlıklarını, yaşanmışlıklarını ortaya döken, bu esnada da sık sık büyük edebiyatçılardan alıntılar yapan "marjinal" bir adamın içinden geçenleri okuyoruz tüm kitap boyunca.
Bir öykü için muhtemelen ideal bir yaklaşım olsa da, 95 sayfa boyunca bir adamın aklından geçenleri takip etmek, biraz yorucu bir okuma deneyimi sunuyor okura. Zaten Hafif Metro Günleri de Yalçın'ın tek romanı imiş; diğer eserleri öykü türünde. Hatta önceki baskılarında "alıntı" olarak nitelendirilen eser, Notos Kitap'ın bu yeni baskısında "roman" niteliğini kazanmış. Teknik açıdan farklarını bilmesem de, roman ya da kısa-roman (novella) olması için herhangi bir engel göremiyorum.
Kitabın arka kapağında anlatıcı karakter için "'İnsan hiç değilse avucunu yalamalı ki bir yeri temiz kalsın' türünden özlü sözler etme sevdasıyla yaşayan..." diye başlayan bir tanımlama mevcut -ki sadece o uzun tek cümleyi bile okuyarak sizi yaklaşık olarak neyin beklediğini anlayabilirsiniz. Belki sarkastik olma maksadıyla söylenmiş bir söz olabilir ancak gerçekten anlatıcının aforizma üretme çabası hem göz, hem de gönül yorucu cinsten. Eserde hoşuma giden birkaç cümlenin, başkalarından alıntılanmış cümleler olduğunu söylersem, ne demek istediğimi anlatmış olurum sanıyorum ki...
Genel olarak hoşuma gitmeyen mesele; anlatılmak istenenin basit ve bariz yollarla değil, alengirli ve "okuyan ne düşünür?" ya da "okuyanı nasıl etkilerim?" gibi nahoş soruların gölgesini hissettiren bir şekilde anlatılması. Basit ve bariz tanımından, dilin ve kelimelerin estetik bir biçimde kullanılmasını tenzih ediyorum elbette.
Tüm bu söylediklerime rağmen Murat Yalçın okumaya devam edeceğim. Bunun birinci sebebi, hali hazırda zorlu okumalardan hoşlanıyor olmam ve bir okur olarak kendimi geliştirme isteğim. Bir diğer sebep ise kendisiyle tanışmamın tek romanı vesilesiyle gerçekleşmiş olması; Karga Zarif gibi, Şen Saat gibi fikrine değer verdiğim insanlarca beğenilen öykü kitaplarında da şansımı denemek istiyorum.
Netice itibariyle; zorlu okumalardan ya da bilinç akışı tekniğinden hoşlanıyorsanız severek okuyacağınız bir kitap Hafif Metro Günleri. Yine de sizlere, benim düştüğüm hataya düşmemenizi -öykülerinin çok daha iyi olduğu henüz bir varsayımdan ibaret olsa da benim için- önceliği Yalçın'ın öykülerine vermenizi tavsiye ederim.
Hafif Metro Günleri - Murat Yalçın, Notos Kitap - 95 s.
Bahsettiğim kitap Murat Yalçın'ın Hafif Metro Günleri isimli romanı. En yalın haliyle özetlemek gerekirse; metroda seyahat ettiği sırada, adeta serbest çağrışımla oluşan düşüncelerini aktarıyor anlatıcımız. Gözüne ilişen manzaralardan, kulağına çalınan konuşmalardan ve kendi düşüncelerinden yola çıkarak hayallerini, pişmanlıklarını, yaşanmışlıklarını ortaya döken, bu esnada da sık sık büyük edebiyatçılardan alıntılar yapan "marjinal" bir adamın içinden geçenleri okuyoruz tüm kitap boyunca.
Bir öykü için muhtemelen ideal bir yaklaşım olsa da, 95 sayfa boyunca bir adamın aklından geçenleri takip etmek, biraz yorucu bir okuma deneyimi sunuyor okura. Zaten Hafif Metro Günleri de Yalçın'ın tek romanı imiş; diğer eserleri öykü türünde. Hatta önceki baskılarında "alıntı" olarak nitelendirilen eser, Notos Kitap'ın bu yeni baskısında "roman" niteliğini kazanmış. Teknik açıdan farklarını bilmesem de, roman ya da kısa-roman (novella) olması için herhangi bir engel göremiyorum.
Kitabın arka kapağında anlatıcı karakter için "'İnsan hiç değilse avucunu yalamalı ki bir yeri temiz kalsın' türünden özlü sözler etme sevdasıyla yaşayan..." diye başlayan bir tanımlama mevcut -ki sadece o uzun tek cümleyi bile okuyarak sizi yaklaşık olarak neyin beklediğini anlayabilirsiniz. Belki sarkastik olma maksadıyla söylenmiş bir söz olabilir ancak gerçekten anlatıcının aforizma üretme çabası hem göz, hem de gönül yorucu cinsten. Eserde hoşuma giden birkaç cümlenin, başkalarından alıntılanmış cümleler olduğunu söylersem, ne demek istediğimi anlatmış olurum sanıyorum ki...
Genel olarak hoşuma gitmeyen mesele; anlatılmak istenenin basit ve bariz yollarla değil, alengirli ve "okuyan ne düşünür?" ya da "okuyanı nasıl etkilerim?" gibi nahoş soruların gölgesini hissettiren bir şekilde anlatılması. Basit ve bariz tanımından, dilin ve kelimelerin estetik bir biçimde kullanılmasını tenzih ediyorum elbette.
Tüm bu söylediklerime rağmen Murat Yalçın okumaya devam edeceğim. Bunun birinci sebebi, hali hazırda zorlu okumalardan hoşlanıyor olmam ve bir okur olarak kendimi geliştirme isteğim. Bir diğer sebep ise kendisiyle tanışmamın tek romanı vesilesiyle gerçekleşmiş olması; Karga Zarif gibi, Şen Saat gibi fikrine değer verdiğim insanlarca beğenilen öykü kitaplarında da şansımı denemek istiyorum.
Netice itibariyle; zorlu okumalardan ya da bilinç akışı tekniğinden hoşlanıyorsanız severek okuyacağınız bir kitap Hafif Metro Günleri. Yine de sizlere, benim düştüğüm hataya düşmemenizi -öykülerinin çok daha iyi olduğu henüz bir varsayımdan ibaret olsa da benim için- önceliği Yalçın'ın öykülerine vermenizi tavsiye ederim.
Hafif Metro Günleri - Murat Yalçın, Notos Kitap - 95 s.
bu tip kitapların çok azı hızlı akar diye düşünüyorum , ha gerekli mi , hiç değil, iyi olduktan sonra varsın yavaş gitsin:)Beğenmediğini sezinlediğin kitabı 2-3 yıkl sonra okumanı tavsiye ederim, kitap kaliteli ise fikrin değişecektir..:)
ReplyDeleteEvet evet, kesinlikle o kitaplardan birisi olacak Hafif Metro Günleri benim için; dediğim gibi, öykülerini de okuduktan sonra yeniden okumak isteyebilirim belki hatta =)
Delete