Yaşı kaç olursa olsun bütün kadınların ağlamasında insanın kendi annesinin ağlayışını hatırlatan bir şey var, canından can yolar adamın.Hep Klinsmann’ın Yüzünden
Özellikle okumam için hediye edilen bir kitap Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde... Gerek alışıldığın dışındaki ismi, gerekse gitgide popülerleşen genç öykücülüğün -ki ümit vadeden bir durum bence- örneklerinden olması sebebiyle hızla duyulan ve beğenilerek okunan kitaplardan. Elbette bu hızlı yükselişin sebeplerini böylesi teorik varsayımlara dayandırmak hem esere, hem de yazarına haksızlık olacaktır; baştan sona keyifli bir okuma sunması ve fısıltı gazetesinde kulaktan kulağa tavsiye edilmesi de bu başarıdaki en büyük etmenlerden olsa gerek.
Ziyadesiyle genç; 1980 doğumlu Mahir Ünsal Eriş'in ilk kitabı Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde, on dört hikayelik bir öykü kitabı. Klişeye düşmekten imtina etsem de şu kalıpları kullanmamak elde değil; içten, samimi ve bizden.
Fonunu seksenli yılların Türkiye'sinin oluşturduğu, sokak arası koşuşturmalarından, siyasi kavgalara; aşk acısından, ani ölümlere, -yani bize ait, insana ait- pek çok konuyu anlatıyor Eriş. Pek çok okurun okuma motivasyonunun okuduğu kitapta kendisini bulmasından kaynaklandığını göz önüne alırsak, yazar için hedefi on ikiden vurmuş da diyebiliriz. Arka kapak yazısından da anlaşılacağı üzere öykülerin pek çoğunda -belki de hepsinde- biyografik izlere rastlamak mümkün -ki bahsettiğim samimiyet duygusunun kaynağı da bu sanıyorum ki; kendisine ait bir öyküyü anlatmanın rahatlığı göze çarpıyor zira Eriş'in kaleminde. Çocukluk yıllarının tecessüsünü, ilk gençliğin hovardalığını ve gençliğin aşk yorgunluklarını okurken ya kendisinin ya da çevresinin hikayelerini anlattığı izlenime kapılmamak elde değil.
Öykülerin hepsine tek tek değinecek değilim elbette ancak bir kadının ağzından kaleme alınan "Her Kanser Erken Ölümdür" isimli öyküdeki hissiyat ve üslup, kahramanını karşı cinsten seçen yazarları gözlemlemek hoşuma gittiğinden, özellikle ilgimi çekti. Sık sık alışılagelmiş kalıplara sığınmış olması ve karşı cinsle empati kurarken mecburen varsayımsal kalması göze batıyor olsa da genel olarak beğendiğimi söyleyebilirim. Yine de, fikrine güvendiğim kadınların mealen söylediklerini es geçemeyeceğim; "bir kadının neler düşündüğünü anlamaktan oldukça uzak."
"Biten Bir Aşkın Ardından" isimli öyküyse, aceleye gelmiş hissi yaratan sonuna rağmen, en sevdiğim öykü oldu. Özellikle buluşma anına kadar yapılan tasvirler ve betimlemeler hoşuma gitse de, şu Afili Filintalar ekibinin pek çoğunun başvurduğu "abartılı aforizma zorlamaları" ndan rahatsız olmadım değil. Yine de zaman zaman açıp, tekrar okunası öykülerden...
Temasal olarak birbirlerini andırdıkları için ister istemez Sinan Sülün'ün Karahindiba'sıyla kıyasladım Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde'yi; neticede ikisinde de mağlup insanların o aşina duygu akışları mevcut ve ikisi de yeni-genç kalemlerin elinden çıkma. Ancak esasında aralarındaki belki de yegane benzerlikler bunlar; dilleri, mizahı kullanmaları ve kurguları bambaşka iki genç kalem mevzu bahis olan -sadece birini okumuş olanlar için bir fikir vermesi gayesiyle belirtmek istediğim bir detay.
Netice olarak; gelecek hamleleri dikkatle takip edilecek genç bir yazardan, şu soğuk kış günlerinde battaniye altında sakince okunacak, keyiflik kitaplardan Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde.
Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde - Mahir Ünsal Eriş, İletişim Yayınevi - 152s
Fonunu seksenli yılların Türkiye'sinin oluşturduğu, sokak arası koşuşturmalarından, siyasi kavgalara; aşk acısından, ani ölümlere, -yani bize ait, insana ait- pek çok konuyu anlatıyor Eriş. Pek çok okurun okuma motivasyonunun okuduğu kitapta kendisini bulmasından kaynaklandığını göz önüne alırsak, yazar için hedefi on ikiden vurmuş da diyebiliriz. Arka kapak yazısından da anlaşılacağı üzere öykülerin pek çoğunda -belki de hepsinde- biyografik izlere rastlamak mümkün -ki bahsettiğim samimiyet duygusunun kaynağı da bu sanıyorum ki; kendisine ait bir öyküyü anlatmanın rahatlığı göze çarpıyor zira Eriş'in kaleminde. Çocukluk yıllarının tecessüsünü, ilk gençliğin hovardalığını ve gençliğin aşk yorgunluklarını okurken ya kendisinin ya da çevresinin hikayelerini anlattığı izlenime kapılmamak elde değil.
Öykülerin hepsine tek tek değinecek değilim elbette ancak bir kadının ağzından kaleme alınan "Her Kanser Erken Ölümdür" isimli öyküdeki hissiyat ve üslup, kahramanını karşı cinsten seçen yazarları gözlemlemek hoşuma gittiğinden, özellikle ilgimi çekti. Sık sık alışılagelmiş kalıplara sığınmış olması ve karşı cinsle empati kurarken mecburen varsayımsal kalması göze batıyor olsa da genel olarak beğendiğimi söyleyebilirim. Yine de, fikrine güvendiğim kadınların mealen söylediklerini es geçemeyeceğim; "bir kadının neler düşündüğünü anlamaktan oldukça uzak."
"Biten Bir Aşkın Ardından" isimli öyküyse, aceleye gelmiş hissi yaratan sonuna rağmen, en sevdiğim öykü oldu. Özellikle buluşma anına kadar yapılan tasvirler ve betimlemeler hoşuma gitse de, şu Afili Filintalar ekibinin pek çoğunun başvurduğu "abartılı aforizma zorlamaları" ndan rahatsız olmadım değil. Yine de zaman zaman açıp, tekrar okunası öykülerden...
Temasal olarak birbirlerini andırdıkları için ister istemez Sinan Sülün'ün Karahindiba'sıyla kıyasladım Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde'yi; neticede ikisinde de mağlup insanların o aşina duygu akışları mevcut ve ikisi de yeni-genç kalemlerin elinden çıkma. Ancak esasında aralarındaki belki de yegane benzerlikler bunlar; dilleri, mizahı kullanmaları ve kurguları bambaşka iki genç kalem mevzu bahis olan -sadece birini okumuş olanlar için bir fikir vermesi gayesiyle belirtmek istediğim bir detay.
Netice olarak; gelecek hamleleri dikkatle takip edilecek genç bir yazardan, şu soğuk kış günlerinde battaniye altında sakince okunacak, keyiflik kitaplardan Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde.
Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde - Mahir Ünsal Eriş, İletişim Yayınevi - 152s
Zamanlaman şahane Tankut :)
ReplyDeleteŞu an arkadaşımın bavuluna yerleşmiş durumda kitabım :) 5 gün sonra da elimde olacak :)
Ben de -soğuk kış günlerinde, battaniye altında- okuyacağım bu kitabı :)
Teşekkür ederim paylaşımına, bu kitabı almak isabetli kararmış meğersem, sevindirdin beni :)
Yüs puan sana, yüs puan bana :)
Ne mutlu sevindirdiysem =) Bahsettiğim fısıltı gazetesi işte tam da bu bu arada. Güzel bir seçim olmuş, seve seve aldım ve verdim yüz puanları =) İyi okumalar şimdiden!
DeleteHaber vermeyi unuttum; kitabı okudum :)
DeleteYüs puan yüz puan verdim.
Gönderisini bugün-yarın yapacağım sayfamda, gönderi görselini de senin sayfandan indire-gandi yaptım.
Bilgine arkadaşım :)
Ben "fonunu 80lerin oluşturduğu" kitaplara, 80ler nostaljilerine, "ne guzeldi çocukluğumuz" sohbetlerine karşıyım. resmen tüylerimi diken diken ediyor bunlar. kitabı görür görmez "heh ikinci bir 80lerde çocuk olmak örneği" dedim anında soğudum kitaptan. buna rağmen oturup yazarla yapılmış bir söyleyişi nötr bir şekilde okumaya çalıştım.
ReplyDeletesonra "ferdi çalan bir evdeki insanlarla kendimi zaten özdeşleştiremem, yazar ne yaparsa yapsın" dedim, sildim kitabı aklımdan.
ne kadar gereksizce önyargılıyım değil mi, utandım şimdi kendimden :(
Önyargı iyidir, candır lakin seninkiler yersiz olmuş biraz sahiden =) Bit pazarına nur yağmasından ben de çok hoşnut değilim, derleme kitaplara da sevecenlikle yaklaşmıyorum ama bahsi geçen kitapta "fonu oluşturuyor" sadece, öyle bir aman aman "Hey, hey... Ne güzel günlerdi" durumu yok.
Deletebir arkadaşımın hediyesi olan bu kitap,uzun bir süre kitaplığımda öylece durdu. bir kere adı hiç ilgimi çekmemişti. sonra ne olduysa başladım okumaya ve elimden bırakamadım, bir solukta bitirdim. eriş'in afili filintalar'a dahil olma zamanlaması süper. öncesinde orada yazıyor olsaydı, kesinlikle, okumazdım. orada yazdıklarını okuyunca, orada yazan herkes gibi ve herkes kadar "yazmış olmak için yazmış," izlenimi uyandırdı bende. "afili filintalar ekibinin pek çoğunun başvurduğu 'abartılı aforizma zorlamaları' " çok yakışıklı bir tabir olmuş. ellerinize sağlık.
ReplyDeleteFilintalar ilk kuruldukları zaman hoşlandığım bir ekipti esasında, özellikle sinamacılığı ile Onur Ünlü'den dolayı tüm ekibe bir sempati duymuştum ancak pek çabuk bozulup, çığrından çıktı iş, zaten Ünlü de bıraktı daha sonrasında... Ardından bir kalıba girdiler maalesef, çok güzel ifade etmiş olduğunuz üzere "yazmış olmak için" yazdıkları izlenimi bende de oluştu.
DeleteTeşekkür ederim güzel yorumunuz için.