Peynir satıcısının arabasının arkasından, rakibinin siyasal dayanaklarına sahip olmayan ve içinde büyük bir maymun tarafından bekareti bozulmuş bir genç kızın bulunduğu, tören tahtırevanıyla yetinmesi gereken hırdavatçının arabası geliyordu. Maymunun kirası çok fazla tutuyordu, fiyatı kadar iyi sonuç vermemişti. Çünkü, genç kız on dakikadır baygındı ve artık bağırmıyordu. Bu arada belediye başkanının karısı menekşeye dönüşmekteydi ama yine de çok kötü taranmış bir sürü tüyü vardı.
Biraz manipülatif bir alıntıyı seçtiğimi itiraf ediyorum ancak kitabı okurken neler hissettiğimi anlamanız için uygun bir yöntem olduğu kanaatindeyim.
Günlerin Köpüğü isimli eserine düzülen övgüler sebebiyle merak ettiğim bir yazardı Boris Vian. Okul kütüphanesinde Kırmızı Ot isimli kitabına rastladığımda, merakıma yenik düşüp alıp okudum ben de...
Açık konuşmak gerekirse kendimi hiçbir zaman "nitelikli okur" olarak görmedim. Çok okumaya çalışıyor olmam, benim için "iyi bir okur" olmayı beraberinde getirmiyor. Olsa olsa "tecrübe edinmeye çalışan okur" diyebilirim kendim için. İşte bu haleti ruhiye içerisinde en azından artık alt-metninin anlamayacağım kitaplarla karşılaşmayacağımı düşünürken Kırmızı Ot beni hayal kırıklığına uğrattı. Vian kafasında öyle bir dünya yaratmış ki, okuduğum süre boyunca bilmem gerektiği halde bilmediğim bir şeyler olduğunu hissettim. Sanki kitabın ilk sayfaları eksikmiş ya da bir devam kitabıymış gibi... Bu esnada -daha sonradan öğrendiğim üzere- alt-metinde verdiği mesajları ıskalamışım haliyle.
Boris Vian enteresan bir kişilik: Caz müzisyeni, senarist, kısa film amatörü, oyun yazarı, şair, mühendislik ve araba yapımına kadar varan geniş bir ilgi alanına sahip. Vernon Sıllivan adında hayali bir Amerikalının romanının çevirisi olduğunu iddia ettiği ilk romanı Mezarlarına Tüküreceğim ile sükse yaratmış, daha sonra da "Fransız dilinin cümle yapısını kıran, yan yana gelmeleri olanaksız olan sözcükleri, şaşırtıcı bir şiirsellik ve uyumla yazması"yla parlamış.
Kırmızı Ot'un siyasi tarihi de karmaşık. Net bir bilgiye ulaşamamış olsam da kitabın Türkçe'ye çevrilme "izni" 1994'de verilmiş. Yumuşak Makine ve Ölüm Pornosu davalarının günümüzde vuku buluyor olmasını göz önünde bulundurursak fazla söze ihtiyaç kalmıyor sanırım.
Kitabı o kadar anlamadım -ve dolayısıyla sevmedim ki- kitap yerine Altıkırkbeş Yayın hakkında bir kaç şey söylemek istiyorum. Öncelikle telif haklarına dair kaleme aldıkları cesaretlendirici satırlar gerçekten çok güzel:
Günlerin Köpüğü isimli eserine düzülen övgüler sebebiyle merak ettiğim bir yazardı Boris Vian. Okul kütüphanesinde Kırmızı Ot isimli kitabına rastladığımda, merakıma yenik düşüp alıp okudum ben de...
Açık konuşmak gerekirse kendimi hiçbir zaman "nitelikli okur" olarak görmedim. Çok okumaya çalışıyor olmam, benim için "iyi bir okur" olmayı beraberinde getirmiyor. Olsa olsa "tecrübe edinmeye çalışan okur" diyebilirim kendim için. İşte bu haleti ruhiye içerisinde en azından artık alt-metninin anlamayacağım kitaplarla karşılaşmayacağımı düşünürken Kırmızı Ot beni hayal kırıklığına uğrattı. Vian kafasında öyle bir dünya yaratmış ki, okuduğum süre boyunca bilmem gerektiği halde bilmediğim bir şeyler olduğunu hissettim. Sanki kitabın ilk sayfaları eksikmiş ya da bir devam kitabıymış gibi... Bu esnada -daha sonradan öğrendiğim üzere- alt-metinde verdiği mesajları ıskalamışım haliyle.
Boris Vian enteresan bir kişilik: Caz müzisyeni, senarist, kısa film amatörü, oyun yazarı, şair, mühendislik ve araba yapımına kadar varan geniş bir ilgi alanına sahip. Vernon Sıllivan adında hayali bir Amerikalının romanının çevirisi olduğunu iddia ettiği ilk romanı Mezarlarına Tüküreceğim ile sükse yaratmış, daha sonra da "Fransız dilinin cümle yapısını kıran, yan yana gelmeleri olanaksız olan sözcükleri, şaşırtıcı bir şiirsellik ve uyumla yazması"yla parlamış.
Kırmızı Ot'un siyasi tarihi de karmaşık. Net bir bilgiye ulaşamamış olsam da kitabın Türkçe'ye çevrilme "izni" 1994'de verilmiş. Yumuşak Makine ve Ölüm Pornosu davalarının günümüzde vuku buluyor olmasını göz önünde bulundurursak fazla söze ihtiyaç kalmıyor sanırım.
Kitabı o kadar anlamadım -ve dolayısıyla sevmedim ki- kitap yerine Altıkırkbeş Yayın hakkında bir kaç şey söylemek istiyorum. Öncelikle telif haklarına dair kaleme aldıkları cesaretlendirici satırlar gerçekten çok güzel:
Son olarak hemen her okurun kabusu olan dahi anlamındaki -de'lerin yanlış yazımı sık karşılaştığım bir olay oldu bu kitapta. Sadece o da değil; -ki'ler, soru eki -mı, -mi'ler de sık sık yanlış yazılmıştı. Sonraki basımlarda düzeltilmesini temenni ederim.Bu çevirinin tüm yayın haklarını sahiplendik. Tanıtım alıntıları dışında -makul boyutlarda- izinsiz çoğaltılması ahlak kurallarına ve yasalarımıza göre suç sayılmaktadır. Böyle bir harekete kalkışmak istediğinizde önce bize sorarsanız uygar dünya adına seviniriz. P.S.:Tüm fotokopi fanzinler yukarıdaki açıklamadan bağımsızdırlar. Onlar istedikleri ALTIKIRKBEŞ kitabını veya metnini çoğaltabilir, bozup yeniden yaratabilirler. Okurlarımızı yasal dergileri değil "fotokopi fanzinleri izlemeye çağırıyoruz.Onlar sizi uçurumdan aşağı itecek güce sahiptirler ve uçmayı öğrenmenin zamanı geldi. Yaşasın FOTOKOPİ, Yaşasın KAOS.
Kitap hakkında bu kadar az bilgi veren bir yazı yazmaktan ne kadar hoşnut olmasam da meraklıları için boş vaktiniz bol ve zorlu okumaları seviyorsanız bir göz atın derim.
Kırmızı Ot - Boris Vian, Altıkırkbeş Yayınları - 139 s.
Oldukça güzel bir tanıtım olmuş.Ben de Dean Koontz düş kırıklığı yaşamıştım şeytanın tohumu eseri ile.Benzer bir çelişkiş olmuş seninki de.Kitap seçimleri çok önemli bu anlamda.Normalde Koont'un çok güzel kitapları olduğunu duymuştum ama:)
ReplyDeleteTeşekkürler!
DeleteBir kitabı güzel diye tüm kitaplarının güzel olacağı yanılgısına kapılmak sık yaptığım bir hata bu aralar =)
Ben en son romanlarda bahsi geçen kitaplarla ilgili "kitap içinde kitap" diye bir yazı yazdım. Orada da belirttiğim gibi Şükran Yiğit'in Çatıkatı Aşıkları romanında geçen kitaplardan biri de Boris Vian - Günlerin Köpüğü. O kadar çok bahsediliyor ki romanın üç baş kişisinden ikisinin en sevdiği kitaplardan ve üçüncü de roman boyunca bu kitabı iki kere okuyor. Tabi merak etmemek elde değil. Ben de onu okumayı düşünüyorum. Bulamazsam başka kitaplara sapmayayım bari :)
ReplyDelete"Benim gibi yanılgıya düşmesin bari insanlar" amacına hizmet eden bir yazı olmuş demek, teşekkürler =)
Delete