Kafamda bir ampul yandı denir ya. Öyle biraz. Ama biraz da değil öyle. Değişik yani. Şöyle ki benim kafam yok. Kafam olması gereken yerde bir ampul var. Aklıma bir şey geldiğinde yanan bir ampul. Çok korktuğumda da mesela. Çok gülersem ki ben çok gülmem. Ama çok ağladığımda yanan bir ampul. Aslında demek istediğim benim kafam bir ampul. Ampul şeklinde bir kafam var da diyebilirim.
Bir okur olarak "yazarlara duyulan ön yargılar" meselesiyle ilişkim malum. Mevcut düzende, bir yazar veya kitap hakkında bir fikir, bir duygu sahibi olmadan sadece edebiyat düzleminde tanışmak neredeyse imkansız hale gelmiş durumda. Sosyal medya, reklamlar, kitap ekleri, dergiler, bloglar ve kitap dostları aracılığıyla pek çok isim, daha tanışmadan bir şeyler çağrıştırır, bir duygu veya düşünceyi filizlendirir hale geliyor.
Güray Süngü de bu isimlerdendi benim için: Yazının gidişatını etkilememek için yorum yapmadan kısaca #kimbuyazarlar olarak adlandırabileceğim ve Murat Gülsoy'un şu yazısından ana hatlarını öğrenebileceğiniz mesele vasıtasıyla adını duymuş ve ister istemez bir "yargıya" varmıştım hakkında. Heyhat, çoğu zaman faydasını gördüğüm ön yargıların bu sefer beni yanlış yönlendirmekte olduğunu keşfetmem, yine yukarıda bahsi geçen kitap dostları aracılığıyla oldu.
Köşe Başında Suret Bulan Tek Kişilik Aşk, yazarın üçüncü öykü kitabı; bunların dışında ise dört de romanı mevcut. 2010'da yayımlanan Düş Kesiği ile Oğuz Atay Roman Ödülü'nün, 2011'de yayımlanan Kış Bahçesi ile Türkiye Yazarlar Birliği Roman Ödülü'nün ve 2012'de yayımlanan Hiçbir Şey Anlatmayan Hikayelerin İkincisi isimli öykü kitabıyla da bu sene Necip Fazıl Öykü Ödülü'nün sahibi olmuş bir isim Süngü. Kitaplarının yanı sıra pek çok dergide öyküleri yayımlanmış ve yayımlanmaya devam eden bir yazar.
Yazarla tanışmamıza vesile olan Köşe Başında Suret Bulan Tek Kişilik Aşk'ta ilk dikkat çeken Süngü'nün dili: Çokça oyunlarla süslenen, "gelişine" yazılmış izlenimi bırakan ve hipnotize edici bir üslubu var öykülerin. Bir öyküye başladığınızı, bir de bitirdiğinizi hatırlıyorsunuz bir sonraki öyküye geçerken; arada kalan kısımlar uçucu olmaktan ziyade yazarın sizi soktuğu dünyadan kalan hayal meyal hatıralara dönüşüyor. Bunda, yazarın post-modern tavrının da etkisi büyük; okurla iletişime geçtiği bölümlerde anlatmak istediğini net bir şekilde dile getirdikten sonra gerisini öykünün curcurnası içinde, istediği kadar renklendirerek anlatmayı tercih ediyor. Aynı tavır oyunbaz üslubun da kaynağı oluyor: Akışı bölmeden lafa giren yazar ya kendi kendine ya da okurla "dertleşiyor" bir nevi; sorular soruyor, cevaplar veriyor, düzeltmeler yapıyor ve netice olarak alışılagelmişin dışında bir okur-yazar ilişkisi çıkıyor ortaya. Klişeleşmiş kalıbın ötesinde bir samimiyet doğuyor ve okur, bir parça daha çekiliyor öykünün dünyasına.
Öykülerin temasında iki ana unsur var: Kaybeden aşıklar ve deli bireyler. Bu durum öykü kitaplarında konu bütünlüğünden hoşlanan okurlar için ideal olsa da, benim gibi konu zenginliğini yeğleyenler için biraz sıkıntılı: Küçük hacimli öyküler art arda okunduğunda, sürekli aynı akıl hastanesinin farklı hastalarını veya aynı karakterin farklı zamanlarda, hatta farklı evrenlerde başından geçenleri okuyormuş hissiyatı olumlu pencereden duygu ve tema bütünlüğü, olumsuz pencereden ise tekdüzelik olarak yansıyor. "Kaybeden aşık" temasının son dönemin popüler tarzında, yani bir Mahir Ünsal Eriş veya bir Emrah Serbes tarzında olmadığını belirtmek gerek: Daha muzip, daha az dramatize edilmiş ancak özde aynı acıya sahip karakterler Süngü'nün yarattıkları. "Delilik" ise ters köşelerin ve yer yer fantastik boyutlara ulaşan metafizik öğelerinin hava yastığı konumunda; gerçekçilikten uzaklaşmamak için bir nevi emniyet kemeri görevi üstlenmiş durumda.
Netice olarak; kırk yıl geçse, kendi kendime okumaya karar vereceğim bir kitap değildi Köşe Başında Suret Bulan Tek Kişilik Aşk. Peşin hükümlerin zaman zaman zararlı olabileceğinin (yeniden) kanıtı oldu bu durum benim için. Neyse ki atomu parçalamak yerine bana tavsiyede bulunan kitap dostlarım var...
Köşe Başında Suret Bulan Tek Kişilik Aşk, Güray Süngü - Dedalus Kitap, 103 s.
Yazarla tanışmamıza vesile olan Köşe Başında Suret Bulan Tek Kişilik Aşk'ta ilk dikkat çeken Süngü'nün dili: Çokça oyunlarla süslenen, "gelişine" yazılmış izlenimi bırakan ve hipnotize edici bir üslubu var öykülerin. Bir öyküye başladığınızı, bir de bitirdiğinizi hatırlıyorsunuz bir sonraki öyküye geçerken; arada kalan kısımlar uçucu olmaktan ziyade yazarın sizi soktuğu dünyadan kalan hayal meyal hatıralara dönüşüyor. Bunda, yazarın post-modern tavrının da etkisi büyük; okurla iletişime geçtiği bölümlerde anlatmak istediğini net bir şekilde dile getirdikten sonra gerisini öykünün curcurnası içinde, istediği kadar renklendirerek anlatmayı tercih ediyor. Aynı tavır oyunbaz üslubun da kaynağı oluyor: Akışı bölmeden lafa giren yazar ya kendi kendine ya da okurla "dertleşiyor" bir nevi; sorular soruyor, cevaplar veriyor, düzeltmeler yapıyor ve netice olarak alışılagelmişin dışında bir okur-yazar ilişkisi çıkıyor ortaya. Klişeleşmiş kalıbın ötesinde bir samimiyet doğuyor ve okur, bir parça daha çekiliyor öykünün dünyasına.
Öykülerin temasında iki ana unsur var: Kaybeden aşıklar ve deli bireyler. Bu durum öykü kitaplarında konu bütünlüğünden hoşlanan okurlar için ideal olsa da, benim gibi konu zenginliğini yeğleyenler için biraz sıkıntılı: Küçük hacimli öyküler art arda okunduğunda, sürekli aynı akıl hastanesinin farklı hastalarını veya aynı karakterin farklı zamanlarda, hatta farklı evrenlerde başından geçenleri okuyormuş hissiyatı olumlu pencereden duygu ve tema bütünlüğü, olumsuz pencereden ise tekdüzelik olarak yansıyor. "Kaybeden aşık" temasının son dönemin popüler tarzında, yani bir Mahir Ünsal Eriş veya bir Emrah Serbes tarzında olmadığını belirtmek gerek: Daha muzip, daha az dramatize edilmiş ancak özde aynı acıya sahip karakterler Süngü'nün yarattıkları. "Delilik" ise ters köşelerin ve yer yer fantastik boyutlara ulaşan metafizik öğelerinin hava yastığı konumunda; gerçekçilikten uzaklaşmamak için bir nevi emniyet kemeri görevi üstlenmiş durumda.
Netice olarak; kırk yıl geçse, kendi kendime okumaya karar vereceğim bir kitap değildi Köşe Başında Suret Bulan Tek Kişilik Aşk. Peşin hükümlerin zaman zaman zararlı olabileceğinin (yeniden) kanıtı oldu bu durum benim için. Neyse ki atomu parçalamak yerine bana tavsiyede bulunan kitap dostlarım var...
Köşe Başında Suret Bulan Tek Kişilik Aşk, Güray Süngü - Dedalus Kitap, 103 s.
Düş kesigi ile baslamadiginiz iyi olmus o zaman. ...
ReplyDeleteThis comment has been removed by the author.
ReplyDeleteYazarı duymamıştım. Ancak anlatımınızdan sonra ilgimi çekti. Görürsem bir şans vereceğim.
ReplyDeleteBu arada bana da beklerim.
Lucky Club: The Best Casino Site For Live Games
ReplyDelete› games › baccarat › games › baccarat Lucky Club: the best casino site for Live Games! Read our reviews and play in the latest Lucky Club online casino luckyclub.live games.