Semaver - Sait Faik Abasıyanık

Ya... İyi, halis ipekli mendiller hep böyledir. Avucunun içinde istediğin kadar sıkar, buruşturursun; sonra avuç açıldı mı insanın elinden su gibi fışkırır.
Sait Faik Abasıyanık'ın 1936'da yayımlanan ilk kitabı Semaver. Yazarın kaleme aldığı ilk öyküsü İpekli Mendil de dahil on dört öykü Semaver başlığında, beş öykü de Benimle Beraber Seyahatten Dönenler başlığıyla yayımlanmış elimdeki 32. YKY baskısında. 

Semaver'de, okuduğum diğer Abasıyanık eserleri Mahalle Kahvesi ve Alemdağ'da Var Bir Yılan'a nazaran naif bir "acemilik" göze çarpıyor. Elbette bu, beceriksizlik veya çirkinlik ihtiva eden bir acemilik değil: Yürümeyi yeni yeni öğrenen bir bebeğin acemiliğindeki sevimliliği ve bisiklete yeni binmeyi öğrenen bir çocuğun acemiliğindeki şevk ile mutluluğu andıran bir acemilik durumu. Gelip geçiciliğini belli eden, neticesinde elbet sahibinin ustalaşacağını sezdiren bir acemilik. 

Bu kanıya kaynak olan ilk öğe ise Sait Faik'in kimi öykülerdeki dili. Diğer eserlerindeki gibi sabit ve net değil; farklı anlatım üsluplarını, farklı duygulanımları ve imgelemeleri denediği gözlemleniyor yazarın dil arayışında. Buna rağmen kelimeler fışkırırcasına çıkmış kaleminden; basınca daha fazla dayanamayıp patlayan bir borudan fışkıran su gibi. Yazarın, yıllar sonra yazmaya uzun bir ara verdikten sonra söyleyeceği "Yazmasaydım deli olacaktım" sözü yalnızca yazıdan uzak kaldığı dönem için değil, varoluşundan başlayan bir sancı olarak gösteriyor kendisini bu noktada. 

Konu seçimlerinde hayatın ufak detaylarına eğilmeye o zamanlardan başlamış yazar. Bir semaverden yola çıkarak işçinin hazin öyküsünü, bir gemi maketi yardımıyla öksüz bir çocuğun dışlanmışlığını, yalnız bir gecede sarhoşluğun keyfini anlattığı öyküler mevcut. Bunların yanı sıra ise daha uzun soluklu, kurgu ağırlıklı İhityar Talebe gibi kimi, sonradan edineceği, tarzının dışına da çıkmış hikayeler de yer alıyor Semaver'de. Öykülerin bir  diğer özelliği de belirli bir duyguya yoğunlaşmaktan ziyade hayatın bir yansıması gibi her duyguya yer vermeleri. Kederin tatlılığı, yalnızlığın kekremsi huzuru, mutluluğun mahzunluğu gibi siyah ya da beyaz olmayan, gri tonlarında bir hissiyata sürüklüyor öyküler sık sık. 

Söz konusu Sait Faik gibi bir usta olunca fazla söz söylemek de yersiz kaçıyor haliyle. Sait Faik'siz bir Türk edebiyatı düşünülemeyeceği gibi, onunla henüz tanışmayan bir okur da gün gelip de karşılaştığında pişmanlık duyacaktır geç kalmışlığından. Duymasın; Sait Faik'in öyküleri açar kucağını, affeder...

Semaver Sait Faik Abasıyanık, Yapı Kredi Yayınları - 105 s.

8 comments:

  1. Merhaba,
    Blogumda kitap çekilişim var katılımınızı beklerim
    http://ilknur--akpinar.blogspot.com.tr/2014/12/dolu-dolu-cekilis.html

    ReplyDelete
  2. Sadece "Semaver"i değil Sait Faik Abasıyanık'ı da güzel değerlendirmişsin. Yazarın bu eserini de adını geçirdiğin diğer eserlerini de okumadım. Fazla geç kalıp da pişmanlık yaşamadan bir an önce okumalıyım:)

    ReplyDelete
    Replies
    1. Yazıda da söylediğim gibi, kollarını açmış bekliyor Abasıyanık ve öyküleri; şimdiden keyifli okumalar dilerim =)

      Delete
    2. Teşekkürler Tankut. Acaba hangi eseri önce okumalıyım? Bu konuda yardımcı olabilir misin?

      Delete
    3. Açıkçası sadece üç kitabını okuduğum için önerim pek yerinde olmayacaktır muhtemelen ancak ben okuma sıramdan hoşnutum; Mahalle Kahvesi tanışmak için güzel bir başlangıç olabilir. "Yok ben kronolojik okumayı severim, yayımlandığı tarihle okuyayım" derseniz de Semaver ilk kitabı, o da fena değil tanışmak için =)

      Delete
  3. This comment has been removed by the author.

    ReplyDelete
  4. Bir akşam mutlu olmak için
    iyi bir gün şart...
    Yinede Gülümse için
    iyi oynuyorum...
    #Güzelsözler

    ReplyDelete
  5. insanın içini ısıtan bir öykü.. ders kitaplarında da olurdu zamanında..

    ReplyDelete