Puslu Kıtalar Atlası, buradaki yazıda bahsettiğim üzere; ilk olarak yazarın diliyle hafızalara kazınan bir eser. Bu dilin en belirgin özelliği ise hikayeyi daha da büyüleyici kılan eski kelimeler.
İşbu durumdan yine vazife çıkarıp, pek çoğunun anlamını bilmediğim eski kelimeleri ve anlamlarını paylaşmak istedim ben de. Kelimelerin anlamlarını ararken, pek çoğuna TDK'nin sözlüklerinden ulaşamamış olmam ise İhsan Oktay Anar'ın dil hakimiyetine ve tarih bilgisine bir kez daha hayret etmeme vesile oldu.
Son olarak şunu da belirtmeliyim ki; bu kelimelerin anlamlarını bilmek, o kadar da elzem değil kitabı okurken çünkü pek çoğunu karine ile anlamak mümkün. Yine de benim gibi yeni kelimeler öğrenmeye meraklı, dilbilime hevesli okurlar için faydalı olacağını umarım. "Puslu Kıtalar Atlası Sözlüğü"ne yazının devamından ulaşabilirsiniz.
Abıru: 1.Yüz
suyu. 2.Irz, namus, şeref, haysiyet.
Acuze:
Huysuz, yaşlı kadın
Adülkahır: (Ödül
kahır) Pembe çiçekli, çok yıllık otsu bir bitki
Agâh: 1.Bilen, bilgili 2.Haberli
Agâh: 1.Bilen, bilgili 2.Haberli
Akarca: Sürekli
işleyen çıban, fistül
Altar: Adak
adanan ve kurban kesilen dini yapı, sunak.
Arkebüz: XV. yüzyılda
Fransa'da kullanılmaya başlanan, taşınabilir ateşli silah
Asesbaşı: Yeniçeri
Ocağındaki askerî görevinin yanı sıra, başkentin düzenini korumakla da yükümlü
olan yirmi sekizinci ortanın çorbacıbaşısı
Aza: Vücut parçası, organ
Balyemez: Kara
ve deniz savaşlarında kullanılan, orta çapta, uzun menzilli, tunçtan top
Balyos: Osmanlı
Devleti'nde Frenk ve özellikle Venedik elçilerine verilen ad
Bareta: (Baret)
Küçük takke, papaz takkesi
Barka: Büyük
sandal
Başeski: 1.
Yeniçeri bölüklerinin en kıdemsiz subayı ve erlerinin en kıdemlisi. 2. Saray
ahırı erlerinin en kıdemlisi.
Bayraktar: Osmanlı
askerî örgütünde yeniçeri ve öteki kapıkulu ortaları ile sipahilere, beylerbeyi
ve daha başka ümeraya bağlı birliklerin bayraklarını taşıyan kimselere verilen
san.
Beher: Her bir
Beşe: “Baş ağa”dan esinlenme. Büyük erkek evlat, ilk doğan erkek çocuk.
Beher: Her bir
Beşe: “Baş ağa”dan esinlenme. Büyük erkek evlat, ilk doğan erkek çocuk.
Bezen: (Bezek) Süs
Bıcılgan: Kadınların
meme uçlarında, çocukların ayaklarında, hayvanların ayak parmaklarıyla
bileklerinde ter, pislik, çamur v.s. sebeplerden ileri gelen sulu yara.
Billur: Kesme cam, kristal
Börk: Genellikle
hayvan postundan yapılan başlık
Bucurgat: Vinç
Bukağı: Ağır
cezalıların ayaklarına takılıp ucuna pranga bağlanan demir halka
Ceriha: Yara
Cıvalı zar: Bir yüzü ağır olacak biçimde yapılmış, hileli
zar
Cühela: Bilgisizler,
cahiller
Cürmü meşhut: Suçüstü
Çakşır: Paça
bölümü diz üstünde veya diz altında kalan bir tür erkek şalvarı
Çalık: Yüzünde
çıban veya yara yeri olan
Çekül: Ucuna
küçük bir ağırlık bağlanmış iple oluşturulan, yer çekiminin doğrultusunu
belirtmek için sarkıtılarak kullanılan bir araç, şakul
Çeşmibülbül: Üzeri
beyaz, sarmal süsler ve çiçek motifleri ile bezenmiş cam işi
Çiftenara: Birbirine
bağlı iki küçük dümbelekten oluşan müzik aleti
Çolak: Eli
veya kolu sakat olan (kimse)
Çorbacı: Yeniçerilerde
bir birlik komutanı
Damla: Kalbe
inen inme, felç
Darbezen: (Darbzen)
Osmanlı zamanında kullanılan, ikisi bir ata yüklenebilir top
Darçın: Tarçın
Darülfülfül: Beden
ısıtıcı ve öksürük kesici olarak kullanılan bir baharat
Deliler: Osmanlı
kara ordusunda görevli bir askeri birliği
Demkeş: Keyfçi
Denk: Yatak,
yorgan, kumaş vb. eşyanın sarılıp bağlanmış biçimi, balya
Dirim: Hayat,
yaşam
Diş kirası: Bir
kimseye fazladan verilen para, armağan vb.
Dolama: Tırnak
yöresindeki yumuşak bölümlerin, bazen de kemiğin iltihaplanmasından ileri gelen
ağrılı şiş
Ebcet: Arap
alfabesinin her harfi bir rakamı karşılayan ve anlamsız sekiz kelimeden oluşan
değişik bir düzeni.
Ehli dubara: Hilenin
ve düzenbazlığın ustası
Ehli işret: İçki
içme erbabı
Enfiye: Kurutulmuş
tütünden yapılan ve burna çekilen keyif verici, aksırtıcı toz, burun otu
Esvap: Giysi
Eşkinci: Savaşa giden eyalet askeri.
Eyyamıbahur: 31
Temmuz ile 7 Ağustos arasında, sıcaklıkların maksimum seviyeye çıktığı, yılın
en sıcak günlerinin yaşandığı dönem
Fiili livata:
Filinta: Namlusu kısa, kurşun atan bir çeşit küçük
tüfek
Filuri: Eski
Ceneviz para birimi
Flok: Geminin cıvadrasına çekilen üçgen yelken
Forsa: Gemilerde kürek çeken tutsak veya hükümlü kimse
Gadir: 1. Haksızlık etme, zarar verme. 2. Acımasızlık,
merhametsizlik, kıygı.
Göztaşı: Boya ve tarım ilacı olarak kullanılan
mavi bakır sülfatın halk dilindeki adı.
Güderi: 1.Genellikle geyik veya keçi derisinden yapılmış yumuşak ve mat meşin 2.Bu meşinden yapılmış
Güderi: 1.Genellikle geyik veya keçi derisinden yapılmış yumuşak ve mat meşin 2.Bu meşinden yapılmış
Gülam: Kölelerden oluşan, hükümdarı korumakla görevli
olan askeri birlik.
Gülbank: Hep bir ağızdan ve makamla yapılan dua veya ant
Halep çıbanı: Kaşıntılı bir sivilce gibi başlayıp yangılı
yaralar olarak genişleyen ve en az bir yıl süren deri hastalığı; şark çıbanı.
Hasen: Güzel,
hüsün, güzellik
Havacıva: Sığırdiligillerden, Akdeniz bölgesinde yetişen
ve köklerinden kırmızı boya elde edilen, çok yıllık otsu bir bitki
Hayreti mucip: Hayreti
icap ettiren, hayreti gerektiren
Hercümerc: Altüst,
karmakarışık, darmadağınık, allak bullak
Hıyarcık: Kasık lenf bezlerinin iltihaplanması.
Hilye-i şerif: Hz.
Muhammed’in sıfatlarını anlatan manzum veya nesir halindeki yazılar, kitaplar
ve tablolar
Humbara: Demir
veya tunçtan dökülmüş, yuvarlak ve boş olan içine patlayıcı maddeler doldurulup
havan topu veya el ile atılan, yuvarlak bir tür bomba, kumbara
Huruç hareketi: Kale
kuşatıldığında kuşatma kuvvetlerine yapılan kontra-atak saldırı
Husye: Er bezi, testis.
Hüsnü kabul göstermek: İyi
karşılamak, güler yüz göstermek
Hüsnühal: İyi hâl.
Irlamak: Türkü, şarkı söylemek, yırlamak
İncitmebeni: Kanser.
İptila: Düşkünlük,
tiryakilik
İstihare: Girişilecek bir işin hayırlı olup olmadığını
rüyadan anlamak için abdest alıp dua okuyarak uyuma.
İtdirseği: Arpacık
İtikat: 1. İnanma, inan. 2. İnanç
Kadırga: Hem yelken hem kürekle yol alan, özellikle
Akdeniz'de kullanılmış bir savaş gemisi
Kadit: 1. Güneşte veya hafif alevde kurutulmuş et. 2.
İskelet. 3. Çok zayıf
Kakule: Zencefilgillerden, sıcak iklimlerde yetişen
güzel kokulu bir bitki
Kalafatçı: . 1.
Gemi ve kayıklarda kalafatlama işini yapan kimse. 2. Kalafat yapan veya satan
kimse.
Karina: 1.Gemi omurgası 2.Gemi teknesinin su içinde kalan bölümü
Karina: 1.Gemi omurgası 2.Gemi teknesinin su içinde kalan bölümü
Karakullukçu:
Yeniçeri ocağı bölük ve ortalarında odaları ve odaya gelen konukların
ayakkabılarını temizlemek, yemek kaplarını yıkamak ve benzeri işler görmekle
yükümlü er.
Kebabe: Karabibergiller
familyasına dahil bir bitki türü
Kefere: Müslüman olmayanlar, kâfirler
Kethüda: Zengin
kimselerin ve devlet büyüklerinin buyruğunda çalışan, onların birtakım işlerini
gören kimse, kâhya
Kıblenüma: Kıble yönünü göstermek için, bulunulan yere göre
özel işareti olan pusula.
Kırba: Sakaların içinde su taşıdıkları ağzı dar, altı
geniş, deriden yapılmış kap, su kabı, matara
Kolomborne: Demir gülle atan bir top türü.
Kubur: Tuvalet deliğinden lağıma inen boru
Kulampara: Oğlancı
Küfi: Arap yazısının düz ve köşeli çizgilerle yazılan
eski bir biçimi
Külhan: Hamamları
ısıtan, hamamın altında bulunan kapalı ve geniş ocak, cehennemlik
Lisan-ı erazil: Rezil,
aşağılık kimselerin dili, argo
Lisan-ı hal: Hal
dili; meramını durum ve görünümüyle anlatma
Livata: Oğlancılık
Mağrip: Batı
Mağrip: Batı
Maiyet: Üst
görevlinin yanında bulunan kimseler, alt kademedekiler.
Manivela: 1.Bir ucunun bağlı bulunduğu bir nokta
çevresinde dönen kol 2.Kaldıraç.
Mano: Kumar oynatan kişinin kazançtan aldığı pay
Mapamundi: Dünya
haritası
Martaloz: 1.Eskiden
saraylarda çalışan garsonlara verilen ad. 2.Çift cinsiyetli
Mayna: Yelken indirme, fora karşıtı.
Mazbata: Tutanak.
Mebun: Erkekleri
baştan çıkarıp, paralarını alan erkeklere verilen ad
Metruk: Bırakılmış, terk edilmiş
Meyyus: Kederli; üzgün
Minelaşk: “Aşktan”
demektir. (Ah Minelaşk: Hat sanatında kahreden aşk anlamına gelen ağlayan iki
göz ve bir eliften oluşan çizim.)
Minelgaraib: “Gariplikten”
demektir.
Muallim: Öğretmen
Muhasara: 1. Kuşatma 2. Çevirme
Muhkem: Sağlam, sağlamlaştırılmış
Muhteva: İçerik
Mukadderat: Yazgı
Mumcu: Yeniçeri Ocağında çavuşlardan sonra gelen,
yeniçeri ağasına bağlı on iki subaydan her biri.
Murassa: Değerli taşlarla bezenmiş, cevahirle süslenmiş
Murdar: 1.Kirli, pis 2.Cinsel birleşmeden sonra yıkanmamış (kimse) 3.Dinî kurallara uygun olarak kesilmemiş olan (hayvan)
Murdar: 1.Kirli, pis 2.Cinsel birleşmeden sonra yıkanmamış (kimse) 3.Dinî kurallara uygun olarak kesilmemiş olan (hayvan)
Mutemet: 1.Dairelerde, iş yerlerinde bazı para işlerine
bakan görevli. 2. Kendisine
inanılıp güvenilen kimse.
Mutrip: Çingene
Mürdesenk: Doğal kurşun oksit
Müreşebbis: Girişimci
Mütalaa: 1.Etüt
2. Herhangi bir konu üzerinde ayrıntılı düşünme ile oluşan görüş ve yorum
Nekkarezen: Nakkare
çalan kimse
Odabaşı: 1.Hanlarda çalışan uşakların başı 2.Yeniçeri
kuruluşunda görevi alaylarda selam törenlerini düzenlemek ve yönetmek olan
subay
Okka: 1,282 kilogram veya 400 dirhemlik ağırlık ölçüsü birimi, kıyye
Okka: 1,282 kilogram veya 400 dirhemlik ağırlık ölçüsü birimi, kıyye
Otlakiye: Osmanlı döneminde, devlet malı otlaklarda
yayılan hayvanlardan alınan vergi.
Öküz zar: Cıvalı
zar
Palanka: Ağaç ve toprakla yapılmış, hendekle çevrilmiş
küçük hisar
Paluze: Zerdeçal
kullanılarak hazırlanan, jöle kıvamında bir tatlı
Payanda: Bir duvarı tutmak, yıkılmasını önlemek için
yanlamasına dayatılan destek.
Pazubent: 1. Belli bir amaçla kola geçirilen enli kuşak,
kolçak. 2. Kol muskası.
Piştov: Osmanlı ordusunda bir süre kullanılan,
paçavrayla sıkıştırılmış barutu horozunda bulunan çakmak taşı ile ateşleyip
kurşun bilyeyi atan, kısa namlulu, tek atış yapılabilen bir tür tabanca
Rahle: Üzerinde kitap okunan, yazı yazılan, bazıları
açılıp kapanabilen alçak, küçük masa
Rivayet: 1.Söylenti 2. Bir olay, bir haber veya sözü
nakletme
Rubu tahtası: Çeyrek
daire şeklinde, yıldızların ufuksal açıklık ve yükseklik olarak koordinatlarını
saptamaya yarayan astronomi aleti
Sabık: Geçen, önceki, eski
Saka: Evlere, çeşmeden su taşımayı iş edinmiş olan
kimse
Saksoncubaşı: Saksonlar,
Osmanlı padişahlarının av maiyetinde bulunan ve av köpeği yetiştirmekle görevli
bulunan yeniçeri koludur. Başlarında saksoncubaşı bulunur.
Sanduka: Mezarın üzerine yerleştirilmiş, tabut
büyüklüğünde tahta veya mermer sandık
Sefaret: Elçilik
Serbaz: Yürekli, yiğit, korkusuz (kimse)
Serdengeçti: Fedai
Serpuş: Başlık
Seyyare: Gezegen.
Sipahi: Osmanlılarda tımar sahibi bir sınıf atlı asker
Sorguç: Bazı kuşların tepelerinde bulunan uzunca tüy,
tuğ
Sökün etmek: Birdenbire görünüp arkası kesilmeden gelmek
Subaşı: 1. Şehirlerin güvenlik işlerine bakan
görevlilerin başı. 2. Acemi ocaklarında küçük aşamalı subay. 3. Osmanlılarda
kapıkulu süvarileri arasından, savaş zamanı güvenlik işlerine bakmak, barış
zamanı da vergi toplamak işleri için ayrılan kimse.
Sülyen: Kurşun
asıllı, parlak kırmızı renkli toz halinde bir boyarmadde
Sümün: XVII. yüzyıl ortalarında bir süre Osmanlı
ülkelerinde kullanılan ve kuruşun sekizde biri (beş para) değerinde bir yabancı
para.
Sürünceme: Bir işin sonuçlanıncaya kadar boş yere uğradığı
gecikmelerin tümü.
Şahidarbezen:
Şarkiyat: Doğu bilimi, oryantalizm
Şayia: Yayılmış haber, yaygın söylenti, duyultu
Şehla: Kusurlu sayılmayacak kadar hafif şaşı (göz)
Şirpençe: Deri altı hücre dokusunun ve yağ bezlerinin
iltihaplanmasından oluşan, genişlediğinde çok tehlikeli olabilen,
stafilokokların sebep olduğu bir kan çıbanı, kızılyara, aslanpençesi
Tahnit: Bozulmaması için ölüyü ilaçlama.
Tamburi: Tambur çalan kimse
Tarraka: Gümbürtü
Tebaa: Uyruk
Tebliğ: 1. Bildirme 2. Haber verme
Temriye: Deride yer yer küme durumundaki birtakım
kabartılarla kendini gösteren hastalık.
Terennüm: 1.Güzel ve alçak sesle şarkı söyleme. 2. Kuş
şakıma, ötme. 3.Anlatma, ifade etme.
Teres: 1.Aşağılık anlamına sövgü sözü 2.
Pezevenk
Teşrih: 1.Bir sorunu veya konuyu ele alıp en ince
noktalarına kadar gözden geçirerek anlatma, açımlama. 2.Anatomi
Tezkire: Divan şairlerinin hayatını ve şiirlerini
genellikle subjektif bir bakış açısıyla değerlendiren eser.
Tıyniyet: (Tıynet)
Yaradılış, huy, maya
Tizap:
Tramola: (Tremolo)
Bir enstrümanda tek bir tonun hızlı tekrarlarla çalınmasına verilen isim
Ulah: Romanya'nın yerli halkına ve bu halkın soyundan olan kimselere Osmanlı Türklerinin verdiği ad
Ulema: 1. Bilginler 2.Sarıklı din bilginleri
Ulah: Romanya'nın yerli halkına ve bu halkın soyundan olan kimselere Osmanlı Türklerinin verdiği ad
Ulema: 1. Bilginler 2.Sarıklı din bilginleri
Ulufe: Osmanlılarda kapıkulu askerlerine, saray ve
devlet kuruluşlarındaki bazı görevlilere üç ayda bir verilen ücret.
Upir: Vampir
kelimesinin kökeni olduğu düşünülen, aynı anlama gelen kelime
Usturlap: Gök cisimlerinin yükseltisini ölçmekte
kullanılan araç
Vakanüvis: Osmanlı Devleti'nde zamanın olaylarını tespit
etmek ve yazmakla görevli devlet tarihçisi
Vect: Sevgi veya heyecandan doğan coşkunluk,
kendinden geçme, esrime
Vekilharç: Kesedar.
Yalım: Alev
Yatağan: Namlusu kavisli, iki yanı da kesici, bir tür
uzun savaş bıçağı
Yecüc ve Mecüc: Kıyamete yakın, ortaya çıkıp insan ırkını ortadan kaldırmaya çalışacak ve büyük zararlar verecek olduğu söylenen yaratık cinsi.
Yecüc ve Mecüc: Kıyamete yakın, ortaya çıkıp insan ırkını ortadan kaldırmaya çalışacak ve büyük zararlar verecek olduğu söylenen yaratık cinsi.
Yedmek: 1.Çekerek peşinden götürmek, yedeğinde
götürmek. 2.Yanında, beraberinde götürmek
Yekün: Toplam
Yenirce: 1. Kemik ve diş dokusunun harap olması durumu.
2. Frengi
Zaç yağı: Sülfürik asit.
Zagon: Metot
Zağarcıbaşı: Osmanlı Devleti'nde padişahın av köpeklerine
bakan görevli.
Zangoç: Kilise hizmetini gören ve çan çalan kimse
Zeker: Erkeklik organı.
Zemberekçi: Yeniçerilerin zemberek kullananı.
Zıbık: Erkek üreme organına benzetilen nesne.
Zincifre: Kırmızı renkli doğal cıva sülfür
Zolota: Polonya parasına benzeyen bir Osmanlı gümüş
parası.
Zurnazen: Zurnacı
Kitapta geçmiyor olsa da merak edenler için:
Kitapta geçmiyor olsa da merak edenler için:
Gezegenler
Müşteri: Jupiter
Zühal: Satürn
Utarid: Merkür
Burçlar
Koç:Hamel
Boğa:Sevr
İkizler:Cevza
Yengeç:Seretân
Aslan:Esed
Başa:Sümbüle
Terazi:Mizan
Akrep:Akreb
Yay:Kavs
Oğlak:Cedi
Kova:Devi
Balık:Hut
*Puslu Kıtalar Atlası'nı bu sözlükle okuyup, bir kaç eksik kelimeyi tamamlayan sevgili Beyaz Kitaplık'a teşekkürlerimi sunarım.
Puslu Kıtalar Atlası'nı okuduğum zaman bakacağım kelimelere :) Eğlenceli :)
ReplyDeleteUmarım faydası dokunur Gizem, ben yokluğunu çok aradım çünkü böyle bir kaynağın =)
Deleteİnanmıyorum sana! Helal olsun :)
ReplyDeleteTeşekkürler =)
DeleteBu kitabı çok merak ediyorum, ama kelimelerden gözüm korktu açıkçası;)
ReplyDeleteHiç korkmasın gözün kelimelerden; tek tek anlamlarına bakmak istemezsen bile karine ile anlayabiliyorsun az buçuk kelimenin ne olabileceğini ve okurken hiç zorluk çıkartmıyorlar =)
DeleteFaydalı bir sözlük olmuş ama benim için geç oldu :(
ReplyDeleteYedinci Gün'ü de yakıştırma mantığı ile okudum :) Onun da sözlüğünü yaparsan bir daha okurum artık...
Yedinci Gün de aklımda sözlüğü çıkarılacaklar arasında ama öncelikle Amat gelecek sanıyorum. Bir daha okumak istersen ya da çevrende okuyacak olan çıkarsa onların işine yarar belki bu sözlük de =)
DeletePuslu Kıtalar Atlası'nı iki kere okudum ...ilki lise yıllarındaydı .. Alanım itibari ile kelimelere aşinayım ama bu sözlük harika olmuş gerçekten.. bilmediğim çok kelime varmış..ve Suskunlar ve Eflatun..Anar okumaları sürsün:)...teşekkürler..
ReplyDeleteAnar külliyatı bitirmeyi planladıklarım arasında, Amat taze bitti, pek yakında sözlüğü de olacak umarım. Beğenmenize sevindim, teşekkür ederim ben de =)
DeleteSenin sayende dönem ödevim kolaylaştı çok teşekkür ederim,ellerine sağlık !
ReplyDeleteMüthiş olmuş! Ellerine sağlık
ReplyDeleteHangi sözlüklerden yararlandığınızı merak ettim.
ReplyDeleteMerhaba,
DeleteTDK, Nişanyan'ın etimoloji sözlüğü ve internet forumlarındaki terminoloji sözlüklerinden faydalandığımı anımsıyorum sıklıkla...
Ben yapmadan önce bi delinin yapmiş olabileceğini biliyordum :)
ReplyDeleteÇok teşekkürler, gerçekten çok faydalı oldu. ellerinize sağlık
ReplyDeleteEmeğiniz için teşekkür ederim.
ReplyDeleteBende çıkarmıştım bazı kelimelerin anlamlarını, sizin ki daha kapsam lı olmuş; teşekkürler. Oktay Anarın diğer kitapları için de sözlük bekliyoruz.))
ReplyDeleteEllerinize sağlık.
ReplyDeleteAllah razı olsun. İmanım gevredi kelime aramaktan. Çok makbule geçti. Nereden geldi aklına böyle güzel bir fikir.
ReplyDeleteTeşekkürler 👏👏
ReplyDeleteKim yaptıysa eline sağlık o kadar işime yaradı ki :)
ReplyDeleteÇok teşekkürler.Sizin sayenizde daha keyifli oldu okumak.Emeginize saglik.
ReplyDeleteElinize sağlık. Kitabın basında denk geldim size...
ReplyDeleteThis comment has been removed by the author.
ReplyDeleteKaftan kafa: Baştan başa.
ReplyDeleteKıpti: Mısırlı, çingene
Çok faydalı emek vermişsiniz elinize sağlık
ReplyDeleteEmeğinize sağlık. Öğrenerek okuyorum 👏
ReplyDeleteEmeğinize sağlık, kitaba başladım, elime bi defter aldım dedim bari sözlük çıkarayım, sonra bunu biri mutlaka yapmıştır dedim ve minnettarım.
ReplyDeleteMerhaba, sözlük gerçekten çok işe yaradı. Çok teşekkürler. Ben de sözlükte olmayan bazı kelimeler için katkı sağlamak isterim :)
ReplyDeleteBanlamak:1.(Horoz için) ötmek. 2.(İnsan için) bağırmak, ünlemek
Borda: Geminin dış yanlarının su yüzünde kalan bölümü
Çeçe: Güney Afrika’da yaşayan, ikikanatlılardan, sinekten oldukça büyük, uyku hastalığı denilen bir hastalığı insana aşılayan bir böcek
Çağanak: Zilli tef ya da dansözlerin kullandığı zil
Dikke: Kalın
Etfal: Küçük çocuk, tıfıl
Gürz: Ateşli silahların bulunuşundan önce, savaşlarda silah olarak kullanılan, sapı ağaç ya da demir, kendisi bakır ya da tunçtan yapılan ağır topuz
Harsinî: Tunç
İşret: İçki
Kakma: Üzerinde açılan yuvalara gümüş, sedef gibi süs maddeleri kakılarak oturtulan (nesne)
Kalafat: 1.Geminin kaplama ve güverte döşeme tahtalarının aralarına üstüpü doldurduktan sonra ziftleyerek su geçirmez duruma getirme işi. 2.Osmanlı döneminde yeniçerilerin giydiği, aşağısı dar, yukarısı geniş bir başlık
Kalyon: Hem yelkenle hem de kürekle yol alan, savaş gemilerinin en büyüğü
Kalyoncu:1.Kalyonlarda görevli asker. 2.Deniz eri, denizci
Karabina: Yivli namlulu, kısa ve hafif bir tüfek
Kargı:1.Kamış, saz. 2.Dalyanlarda, büyük balıkları yakalamak için kullanılan kanca
Kav:1.Kavmantarlarının kurutulmasıyla elde edilen, çabuk tutuşan, süngerimsi bir madde. 2.deri değiştiren yılanın attığı yılan derisi
Kıpti: 1.Mısır halkından olan kimse.2.(yanlış olarak) Çingene
Mahfaza: İçinde bir şey saklanan kap, kılıf vb
Metris: Savaşta, askerlerin korunması için yapılan toprak siper
Meşum: Kötü, uğursuz
Meyyit: Ölü
Mucip: 1.Gerektiren, gerektirici. 2.Gerekçe, neden
Parsa: Bir tiyatro, müzik vb. topluluğu olarak seyirci önünde gösteri yaptıktan sonra ya da gösteri arasında seyircilerden toplanan, bahşiş niteliğinde para
Pösteki: Kullanılacak biçime getirilmiş koyun ya da keçi postu
Rampa etmek: 1.(gemi) bir yere, bir şeye ya da bir başka gemiye yanaşmak. 2.ARGO yaklaşmak, yanaşmak
Rubu: Dörtte bir, çeyrek
Sadak: İçine ok konulan, torba ya da kutu biçiminde kılıf
Semere: 1.Meyve, yemiş, ürün. 2.İstenilen sonuç, yarar, verim, ürün
Supap: Bir devreye yerleştirildiğinde, belirli koşullar altında, akımın yalnız bir yönde geçmesini sağlayan ve böylece dalgalı akımları doğrultmaya yarayan düzenek
Tebelleş: Hiç istenmediği halde, bir yerden ya da birinin başından ayrılmayan, sürekli o yeri ya da o kimseyi rahatsız eden (kimse ya da şey)
Virtus vacui: Çok yaşa boşluk
Teşekkürler!
DeleteMuhteşem olmuş teşekkür ederizzz
ReplyDelete