Sezgin Kaymaz'ın Okurlarıyla Söyleşisi

Sezgin Kaymaz az bilinen ama bilenlerce çok sevilen bir isim; son olarak Sevinç Kuşları 1: Deccal'in Hatırı ile okurlarını mutlu eden yazar, 13 Temmuz'da kendisinin aktif olarak kullanmadığı ancak haberdar olduğu facebook sayfasında okurlarıyla ufak bir söyleşi gerçekleştirdi. İki saat boyunca okurlar sordu, Sezgin Kaymaz cevapladı. 

Söyleşiyi facebook üzerinden okumak biraz zor ve karışık olduğundan ufak tefek imla düzeltmeleriyle birlikte burada paylaşmak istedim ben de. Sevinç Kuşları serisinin devamı hakkında, eski kitapları ile karakterlerine dair ve gündelik hayatından merak edilenlerin cevap bulduğu söyleşiye yazının devamından ulaşabilirsiniz.


İlker Akkaya: Sevinç Kuşları 2 ve 3'te ne anlatacaksınız bizlere, biraz ipucu verebilir misiniz?
Sezgin Kaymaz: Buna sanayii casusluğu denir. Gene de ipucu vereyim. Deccal, Veysel, Naim, Zila, Kübra ve diğerlerinin maceraları. Bir de Bahâgil var. İşe yeni karıştılar. Uğur'u da unutmayayım, hak geçmesin.
Sevda Duman: Bahâgil veya Uğur'un köpek olma ihtimali olabilir mi? Olsa ne güzel olur, olmasa yine de güzel olur.
Sezgin Kaymaz: O ihtimâl ihtimâl dışı. Beni daha fazla konuşturmayın yoksa kitabı anlatacağım.
İlker Akkaya: İki yeni karakter ismi kurtardık o yeter. Bahâgil ve Uğur ile ikinci kitapta mı tanışacağız?
Sezgin Kaymaz: Evet. Bir tanışacağız, tam tanışacağız.

Damla Akarsu: Merhaba, insan yaşamında var olan en güzel varlıksınız, kitaplarınızı kana kana okudum, şimdi yorumlar da çok iyi. Özü sözü aynı olan insanları o kadar özlüyoruz ki, siz de bunlardan birisiniz hatta tek örneksiniz, sizi okurken "dur yavaş okuyayım bitmesin" diyorum ama bir bakıyorum sonuna gelmişim, biz okurları bu serüvenlere davet ettiğiniz için minnettarım ve sorum şu: En güldüğünüz karakter ve cümle? Belki aklınız da vardır. Çok teşekkür ederim, daima muhabbetle...
Sezgin Kaymaz: Merhaba. İltifatlarınız yüzümü kızarttı. Var olun. Neysek o olalım yeter, fazlası gerekmez. En çok güldüğüm karakter... Muhtar Hacı Naci Kalaycı namaza durur. Niyet eder. Namaza başlar: Dalları bastı kiraz... Burada makaraları koymuştum.
Damla Akarsu: İşte bu, gerçekten ya, inanılmaz gülmüştüm ben de, hay çok yaşayın siz. Tekrar teşekkürler.
Sezgin Kaymaz: Teşekkür bizden.

Metin Çağdaş: Sezgin Kaymaz'a ait bir kitabın filme çekilmesini istiyoruz…
Sezgin Kaymaz: Umarım bir gün olur. Bir yönetmen; "Sanat ağırlığı fazla olmak zorunda, o zaman da piyasa yapmıyor" demişti. Gülmeyelim. Ciddiyim.
Buket Ayalp: Zeki Demirkubuz farklı düşünüyor…

İlker Akkaya: Merhaba Sezgin Bey, Sevinç Kuşları'nın ikinci cildini İstanbul Uluslararası Kitap Fuarı’ndan önce okuyacağımızı öğrendik. Üçüncüsü ne olacak?
Sezgin Kaymaz: İkinci yayınlandığında üçüncü basıma hazır vaziyette yayınevine teslim edilmiş olacak. Tarihine onlar karar versin.
İlker Akkaya: Hayat nasıl gidiyor? Yazmayla yaşama arasında denge var mı, yoksa biri daha mı ağır basıyor?
Sezgin Kaymaz: Yazmayla yaşama arasında bir sevda bağı var gibi benim açımdan. Yazmayınca olmazmış gibi. Bu yüzden hem diyebilirim ki iyi bir denge var, hem de aksine, yazmak ağır basıyor diyebilirim.

Deniz Devrim Karaman Yılmaz: Sadece tek bir şey soracağım... Bav?!!
Sezgin Kaymaz: Luki daha küçük. Onun için cevaben: Mıyk.
Deniz Devrim Karaman Yılmaz: Ah nasıl sabırsızım! Nasıl!..
Sezgin Kaymaz: Bir de "Bev!" diyebiliyor şimdilik.

Hatice Güngör: Merhaba, Sevinç Kuşları’nun üçten fazla cilt olacağı söyleniyor, doğru mu? Bu doğruysa müthiş bir şey... Ayrıca seni çok seviyorum Sezgin Abi... Üstelik Sinoplusunuz :) Ben de Sinop – Erfelekliyim :) Sen hep yaz Sezgin Abi, sen yazmayınca olmuyor. Yalnızlığımızı alıyor, bizi bambaşka hayatlara konuk ediyorsun… Bir gün görüşmek umusuyla… Hoşça kalın.
Sezgin Kaymaz: Sevinç Kuşları çok daha uzun olabilir ama olmayacak gibi bir his var içimde. Elimde değil; geldiği gibi yazıyorum ve şimdilik "Ben üçte duracağım" diyor. Sinop meselesine gelmişken oradan da Erfelek mevzuuna geçelim. Ben de Erfelekliyim yahu. Doğma büyüme.
Hatice Güngör: Ben Erfelekli olduğunuzu bilmiyordum :) Şimdi bir başka sevindim açıkçası :) Bu arada Türkiye'nin en mutlu insanlarının yaşadığı söylenen Sinop'ta, kurulmak istenen termik santraller ile ilgili en azından sizi okuyan insanlara bir şeyler söylemek ister misiniz? Ya da bu konuyla ilgili düşüncelerinizi başka platformlarda söyleyip konuya biraz daha dikkat çekmeyi düşünür müsünüz? Sinop'tan konu açılmışken bunu da sormak istedim. Zaman ayırdığın için teşekkür ederim Sezgin Abi, Hoşça kal.
Sezgin Kaymaz: "Daha daha..." diye diye bütün darıya hücum eden aç tavuklar gibi yok termikti, yok nükleerdi, bassın bakalım gaza ademoğlu... Sonunda taş devrindeki mağarasını da arayacak hâle gelsin, o zaman görüşürüz. Yarama parmak bastınız.
Hatice Güngör: Haklısın abi...

Tolga Yıkılmaz: Kitaplarınızı hangi kategoride değerlendiriyorsunuz. Birçok kişiye tanıtırken kategorisini belirtmekte zorlanıyorum size soranlara nasıl tanıtıyorsunuz
Sezgin Kaymaz: "Ne tür yazıyorsunuz?" diye soranlara kısaca "Okumalık" diyorum, dalga geçiyorlar. Ama cidden öyle inanıyorum. Okunmayacak kitap zaten hiç yazılmamış kitaptır. Okunuyorsa kategorisinin kitapçı raflarındaki adres bulma kolaylığı dışında ne önemi var? Gelgelelim, "fantastik" diyenlere de itiraz etmiyorum.
Tolga Yıkılmaz: Bazıları biraz daha polisiye, bazıları fantastik sever. Fantastik deyince elfler, hayali yaratıklar akla geliyor, bu yüzden ben fantastik diyemiyorum.
Sezgin Kaymaz: Benim de diyesim yok aslında. Çünkü fantastikte çok fazla başıboş olabilirsiniz. Olaylar arasında illiyet bağı kurmanız beklenmez, gerekmez de. Kahramanların gücüne kudretine mantıklı açıklamalar getirmenizi zaten kimse istemez; getirirseniz fantastik olmaz. Arada bir yerde salınıyor muyum ne?

Nur Olgun: Sizin tekrar tekrar okumaktan sıkılmayacağınız yazarlar/ kitaplar nelerdir?
Sezgin Kaymaz: Umberto Eco, Tom Robbins, Ingvar Ambjornsen ve bunların tüm kitapları.
Göknur Gözen: Çok zor bir dönemimde sizinle; kitaplarınızla tanıştım. Okudukça, hayatın acısının da mutluluğunun da doğal olduğunu, biri olmadan diğerinin de olamayacağını öğrettiniz. Hayatta en mutlu olduğum anlar kitabınızın çıktığını duyduğum anlar…
Sezgin Kaymaz: Çok mahcup oldum. Mutlu edebilmek ne güzel. Bunu bin hayata değişmem.
Göknur Gözen: İlk Kün'ü okudum, bitirdiğimde kitabı öptüm. Her şey olacağına varır, hatta oldurtulur, (Zindankale) sözünüz çok hayat kurtardı. Çok teşekkürler

Yasemin Akdeniz: Lucky'nin kızı Luki'yi ne zaman okuyabileceğiz?
Sezgin Kaymaz: Tam içimden geçiyordu. Doğdu, büyüyor fıstık. Azıcık daha büyüsün, görürsünüz.

Çiçek Julia: Neden televizyon programlarına çıkmıyorsunuz? Etraf dandik yazarlarla doluyken neden meydanı boş bırakıyorsunuz?
Sezgin Kaymaz: Piyasa meselesi. Çağıran oldu da biz mi gitmedik?

Ergün Keskin: Sizin hayatımın kitapları dediğiniz kitaplar hangileri merak ediyorum. Ben de iflah olmaz şekilde okuyorum kitaplarınızı; ince espri anlayışınız, insanlara ayrımsız, ötekileştirmeyen yaklaşımınız, dili kullanma biçiminiz boyun damarları hiç şişmeden rahat şarkı söyleyen bir şarkıcı kadar rahat… Kaleminizin hayranıyım
Sezgin Kaymaz: Teşekkür ederim. Boyun damarları şişmeden şarkı söyleyen şarkıcı ha? Güzel benzetme. Bir kitabımda kullanabilir miyim? Hayatımın kitaplarına gelince... Başköşede Mesnevi. O yetiyor ama ille de isim vermek gerekirse, beğenerek okuduğum her kitap diyebilirim.
Ergün Keskin: Beğenmenize sevindim sizi okuya okuya benzetmeyi kapmışım…
Sezgin Kaymaz: Kullanım izni var mı yok mu? Kaçamak cevap vermeyelim lütfen.
Ergün Keskin: Dükkân sizin
Sezgin Kaymaz: Eyvallah. Bu kayıtlara geçti yalnız. Sonradan "Caydım." demek yok.
  
Zeynep Demirkan: Sizi çok seviyorum, sevdiğim bütün insanlara kitaplarınızı okutuyorum. Bir nevi Sezgin Kaymaz tarikatı oluşturdum :) Hep yazın. Umarım size ve roman kahramanlarınıza ve köpeklere duyduğumuz sevgiyi hissediyorsunuzdur.
Sezgin Kaymaz: Hem hissediyor hem de görüyorum. Bana yazan okurlardan birçok mektupkardeşim oldu. Onlarla paylaşıyoruz duygularımızı.
Zeynep Demirkan: Ben sizinle İzmir kitap fuarında söyleşme imkânına erisen şanslı kişilerdenim. Benim Marquez, Yaşar Kemal (o Adana’yı anlatıyor, siz de Kün’de Konya’yı benim için aynı şekilde anlatmıştınız) ve sizin kitaplarınız başucu kitaplarım. Sizin başucu kitaplarınız neler?
Sezgin Kaymaz: Bu soru İzmir'de de sorulmuştu ve ben orada da kaçacak delik aramıştım. Yüzyıllık Yalnızlık ve Beyaz Zenciler ve Parfümün Dansı ve Ateş ve Kılıç ve Uykunun Kardeşi ve Düğüm ve Ölü Canlar ve ve ve...

Ayza Bahtiyar: Yakın zamanda Ankara'da imza günü olacak mı? Teşekkürler.
Sezgin Kaymaz: Henüz bu konuda bir girişim olmadı, bir davet almadım. Kitabevleri yazın imza organizasyonuna pek sıcak bakmıyor olabilirler. Olursa arkadaşlar bu sayfadan duyuracaklardır.

Sevindik Toğan: Kitaplarınızdaki karakterleri oluştururken nelerden faydalanıyorsunuz? Bütün karakterler çok çeşitli ve çok iyi yaratılmış. Sayın Hocam, etkinlikleri biraz azaltıp yazmaya daha çok zaman ayırmanızı rica ederim, muhabbetle…
Sezgin Kaymaz: Benim yazmaktan başka bir etkinliğim yok ki zaten. Evden kerpetenle çıkarım, günde bir iki saat uyurum, onun haricinde hep bilgisayarın başındayım... Kitap karakterleri konusundaki benzer bir soruyu az önce cevaplamıştım; özetleyeyim: Hiçbir şeyden faydalanmıyorum. Geliyor. Oluyor.

Gonca Nahçıvanlı: Hocam kitaplarınızı okumaya yeni başladım, zararın neresinden dönersen kardır. Başarılı bir spor adamıydınız fakat iyi ki bize bu kitapları okuma fırsatı verdiniz. Saygılar hocam…
Sezgin Kaymaz: Teşekkür ederim. İyi okumalar. Yazdıklarınızdan siz de sporcuymuşsunuz gibi bir hisse kapıldım; eğer öyleyse, ayrıca başarılar.

Ayza Bahtiyar: 1999'da ilk kitabınızı okudum ve sonra kitaplarınızdan hiç ayrılamadım. İyi ki varsınız. Yorumunuza sağlık. Saygılar...
Sezgin Kaymaz: Siz de iyi ki varsınız. Hep var olun.

Ergün Keskin: Kitap kapaklarına siz mi karar veriyorsunuz?
Sezgin Kaymaz: Genelde Tanıl Bora'yla birlikte karar veriyoruz ama yayınevinin sanatçıları da çok aktif rol alıyorlar tabii. Yeri gelmişken, Avustralya'da yaşayan mektupkardeşim Sarp Soysal'a teşekkür edeyim. Tüm kapaklar onun fotoğraflarından derleniyor. İyi ki var.
Ergün Keskin: Deccal sayfa 306, okuyorum daha, Veysel'e bayıldım böyle bir doktorum olsun isterim. Sizin bugüne kadar yazdıklarınızdan en sevdiğiniz karakterleriniz hangileri?
Sezgin Kaymaz: Bu da hem zor, hem gıcık bir soru oldu. Millet birbirine düşecek ama söyleyeyim... Lucky, Çeto, İblis, Buzdolapçı Ali Fuat, Hüdai Ağa ve elli bin kere Veysel.
Ergün Keskin: Süpersiniz biraz gıcığımdır ama gerçekten unutulmazları yazmışsınız hele Ali Fuat…
Sezgin Kaymaz: Sen bi dakka.
Ergün Keskin: Sizi hikayesiyle en etkileyen, üzen karakteriniz hangisi?
Sezgin Kaymaz: Romanda Azâzil. Ona çok üzülmüştüm. Hikâyede ise Medet'teki köpekler ve aynı kitabın son hikâyesi Tevzadze Kim'deki Münevver Ebe.
Ergün Keskin: Ya da kıskandığınız yerinde olsaydım dediğiniz karakter?
Sezgin Kaymaz: Veysel.


Ömer Gül: İyi ki varsınız kitaplarınızı seviyorum çünkü onlar beni hiç yalnız bırakmıyorlar...
Sezgin Kaymaz: Eyvallah. Siz de beni.
Ömer Gül: Bir yerde tam olarak istediklerinizi değil de okuyucunun okumak istediklerine önem vererek yazdığınızı, yazmaya özen gösterdiğinizi okumuştum... Her ne yazarsanız, neyi anlatırsanız sizde bu akıcı dil ve üslup oldukça sizi okumaktan vazgeçmeyeceğiz...
Sezgin Kaymaz: Şöyle demiştim: "Okumak istediğim kitabı yazıyorum." Ve devam etmiştim: "Sonunu bildiğim kitabı yazmam." Hâlâ da öyle gidiyorum. Yazarken bir merak, bir merak...

TC Hüseyin Aktaş: Sezgin Bey merhaba. Fantastik dünyaları nasıl oluyor da böylesi gerçekçi anlatabiliyorsunuz? Ayrıca karakterlerinize can verirken onları analiz etme şansınız oluyor mu?
Sezgin Kaymaz: Merhaba. Ben bana geleni yazıyorum. Karakterleri canlandırabilmek için özel bir çaba göstermeme gerek kalmıyor. Eski Türk filmlerindeki melankolik yazarlar gibi yani. Eserse, gelirse, olursa... Böyle.

Tolga Yıkılmaz: Yazdığınız kitaplar arasında en beğendiğiniz hangisi? Bunu iyi ki yazmışım dediğiniz bir kitap var mı? Yazarın çocukları arasında ayrım yapması belki doğru olmaz ama Geber Anne’de bile annesi Tayfun’u ayrı sevmişti…
Sezgin Kaymaz: Öyle analar evlâtlarını ayırır mı hiç diyerek debelenmeyeceğim. Yekten söyleyeyim: Ateş Canına Yapışsın, Lucky ve Zindankale'nin bende ayrı bir yeri var. İyi ki yazmışım.

Zeynep Demirkan: Karakterleriniz en çok zorluk yasayanlar en güçlüler oluyor. İlahi adalet ve kaderlerini değiştirebilme iradesi… Kün’le, Kaptanın Teknesi’nde kaderlerini yasamak zorunda oldukları için kızmadım da değil size. Ne güzel ki sizi okurken size kızıyor, sizinle kavga ediyorum.
Sezgin Kaymaz: Kavga iyidir. Sonunda anlaşamamakta da anlaşmanın mümkün olduğu sonucuna varabilirsek.

İlker Akkaya: Yazmaktan okumaya vakit bulabiliyor musunuz? Pek uyumadığınızı okumuştum bir yerde bu doğru mu?
Sezgin Kaymaz: Yazmadığım her an okuduğum her an oluyor genellikle. Tabii evdeki işlerden, evlâd-ı hayvanattan fırsat bulabildiğim sürece. Uyku ihtiyacım minimum. Bazen günlerce uyumasam da oluyor. Uykum geldiği zaman da tutmayın beni, muhakkak bir iki saat kestiriyorum.
Nur Olgun: Neden kitaplarda mekânlar hep Ankara ya da Konya?
Sezgin Kaymaz: Yön duygumun zayıflığından intikam alıyor olabilirim. Çünkü evimin önünde bırakın, kaybolabilecek kadar zayıf bir navigasyona sahibim. Ama yazarken ne oluyorsa, bütün adresler tapusuyla kadastrosuyla ilham olunuyor. Ben de vuruyorum gözüne; Ankara'da yaşadığım için çok sağlam bir yön duygum varmış gibi yapıyorum. Tabii aslında varmış ki o adresler öyle çıkabiliyor. Şimdi sorun, bilmem. Romanda bilirim.

Ergün Keskin: Size fantastik kitap yazarı demelerine ne diyorsunuz? Kitaplarınız fantastik mi sizce?
Sezgin Kaymaz: İlk başlarda biraz bozuluyordum ama sonra sonra alıştım. Desinler. Hayat fantastik. Nerede doğduk, nerelerden geçtik geldik, neler neler olduk, bakın nerede tanışıyoruz. Fantastik mi değil mi?

İlkay Göktuğ Okcu: Geber Anne'yle lisedeyken tanıştım bir arkadaşım sayesinde. O günden beri de her kitabınızın müdavimi oldum. Kün'ün tanıtımı için bir fragman yapıldığında çok sevinmiştim. Acaba ileride eserlerinizden herhangi birini sinemaya aktarmayı düşünüyor musunuz? Ankara'dan sevgiler..
Sezgin Kaymaz: Düşünürüm de isterim de ancak bu benim elimde değil. Teklif gelecek, değerlendirilecek, kapılar açılacak. Umarım bir gün olur.

Esin Duygun Akkaya: Okurlarınız size mektup yazdıkları zaman tepkiniz ne oluyor? Cevap veriyor musunuz?
Sezgin Kaymaz: Çok mutlu oluyorum. Cevap sürem duruma göre değişiyor ama genellikle "derhâl" diyebilirim. Samimiyete samimiyet.

Tolga Yıkılmaz: İletişim Yayınları’nın kitap çıktıktan sonra herhangi bir tanıtım planı var mı?
Sezgin Kaymaz: İletişim Yayınevi "Kitabı okurlar tanıtır" felsefesinin yaşayan efsanesi. Nadiren (Kün'de yapmışlardı) gazete ilanı dışında tanıtıma girişiyorlar. Bu defa ne olacak, ne planlanıyor bilmiyorum.
Tolga Yıkılmaz: İstanbul Kitap fuarında Sezgin Beyi görebilecek miyiz?
Sezgin Kaymaz: İstanbul Kitap Fuarında emre âmâde olacağım. Hem okurlarla söyleşi fırsatımız olacak hem de bir imza günü organizasyonumuz.


Sezgin Kaymaz: Yüzümüzü Kızartan İltifatlarıyla Ve Şeker Şerbet Sorularıyla Günümü Şenlendiren Dostlara Bin Şükran. Görüşmek Ümidiyle. Sezgin Kaymaz.

No comments:

Post a Comment