İnsan yaşarken sadece zorunlu olarak yaptığı şeylere bağlı kalmamalı, dünyanın diğer nimetlerinden de mutlaka yararlanabilmeliydi. İşte o zaman istediği rahatın ve huzurun daha başka şeyler olduğunu anlayabilirdi. Evine taşındığından bu yana, geç saatlerde yatıp, güneşin doğuşuyla birlikte kalkmasına rağmen uykusuzluk adına hiç sıkıntısı olmamıştı. Gerçek huzurun ve mutluluğun çok uzaklarda olmadığını, hemen yanı başında olduğunu anlamıştı.Kimyager'le tanışmam çok da alıştığımız bir yoldan olmadı açıkçası: Sosyal medyanın edebiyattaki yeri ve etkileri tartışıladursun, genç yazarların çoğu tanıtım alanındaki gücünü çoktan keşfettiler ve kitaplarını facebook ve twitter üzerinden tanıtmaya başladılar bile! Kimyager'in yazarı Murat Özkan da kendi açtığı twitter hesabından okumak isteyenlere kitabını imzaalı olarak hediye ediyor.
Ticari bir kaygı gütmediğini, sadece ortaya çıkardığı eseri paylaşma arzusunda olduğunu gösteren bu hareket bende kitabı özellikle okuma isteği uyandırdı. Özkan'ın samimi bir şekilde kaleme aldığı ön sözünde dile getirdiği gibi: "Meğer kitabın ne kadar satacağının önemi yokmuş. Önemli olan bir eseri meydana getirmekmiş aslında..."
Kimyager'de, adından da anlaşıldığı üzere, bir kimyagerin başından geçen maceraya tanık oluyoruz. Daha huzurlu bir yaşam özlemiyle işinden istifa eden kahramanımız Mustafa, bir gece yarısı gelen bir telefon ve ardından gelişen olaylarla aslında istifasının sandığı kadar basit bir durum olmadığını keşfediyor.
İlk sayfalarda karşınıza naif bir aşk hikayesi çıkıyor. Yoğun betimlemelerle desteklenmiş bu sayfaları okurken, kitabın arka kapakta vadettiği maceraya nasıl giriş yapacağını merak ediyorsunuz. Derken, yavaş yavaş aklınızda soru işaretleri oluşmaya başlıyor ancak bu merakı oldukça hoyratça kullanılmış zaman sıçramaları ve "sahne geçişleri" sağlıyor. Bu noktada bir okur olarak akla ilk gelen görüntü şu oluyor: Kitap bir bütün olarak yazıldıktan sonra, konu bütününün sağlayamadığı heyecan, belirli stratejik kısımlarda gerekli müdahaleler yapılarak sağlanmaya çalışılmış -ki bu da hoş olmayan bir tat bırakıyor. Sonlara yaklaştığınızda ise -kalan sayfa sayısına da bakarak- nasıl bir sonuca ulaşacağınızı daha çok merak ediyorsunuz. Maalesef çözüm aşamasında da, özellikle polisiye okurlarını, gerçekçilik duygusundan uzaklaştıran tesadüfler devreye giriyor ve kitabın sonu oldukça aceleye gelmiş izlenimi bırakıyor. Heyecanın zirveye ulaştığı noktadan, olayların çözüldüğü kısıma o kadar hızlı düşüyorsunuz ki; son sayfayı çevirdiğinizde, otobüste başınızı kaldırıp da nerede olduğunuzu bilmediğiniz durumlarda hissettiğiniz o garip duyguyu hissediyorsunuz.
Tabi ki bütün bunlar, henüz ilk kitabını yayınlayan genç bir yazar için aşırıya kaçan irdelemeler. Bu noktada belirtmek zorundayım ki; bu eleştirilerin şevk kırmaktan ziyade, yazarın bir yabancının objektifliğiyle sunduğu fikirlerden yararlanmasını sağlamak gibi bir maksadı var. Yani Özkan'ın bunları kritik olarak değil, bir okurun kitap hakkındaki fikirleri olarak değerlendirmesini temenni ediyorum.
Yerli polisiye dendiğinde akla iki, bilemediniz üç isim geliyor oluşu, aslında kurgudan daha fantastik olayların cereyan ettiği coğrafyamızda gözle görülür bir tezat oluşturuyor. İşbu durumdan vazife çıkartılıp, hali hazırda ele aldığımız gibi örnekler sunabilen yazarların sonuna kadar desteklenmesi gerektiğine yürekten inanıyorum. Dolayısıyla, devam ettireceğini temenni ettiğim yazarlık kariyerinde, Murat Özkan'a başarılar diler, ilk eseri için de ayrıca tebrik ederim!
Kimyager - Murat Özkan, Sokak Kitapları Yayıncılık - 271s
Düşüncelerinizi paylaşma nezaketi gösterdiğiniz için teşekkür ediyorum. Bu düşüncelerin bana ışık tutacağından şüpheniz olmasın.
ReplyDeleteSaygı ve Sevgilerimle
Murat ÖZKAN
İnceliğiniz için de ben teşekkür ederim Murat Bey.
ReplyDeleteGayet objektif bir yazı olmuş, tebrik ederim Tankut...
ReplyDelete