Ev arkadaşı mı? Emma tereddüt etti, kafasını sallayıp, inledi ve yazmaya devam etti. Şaka, şaka!!! Tekrar inledi. ‘Şaka, şaka’ demek, insanın aslında tam da kastettiği şeyi söylemiş olduğu anlamına gelirdi.
Gönül rahatlığıyla söyleyebileceğim tek bir şey var: Romantik-komedi izlemeyi seviyorsanız bu kitabı bayıla bayıla okursunuz. Çünkü Bir Gün başrolünde çapkın bekar Hugh Grant’ın oynadığı bir film gibi. Ama pek çok senaryo ve oyun yazmış, kültürlü bir yazarın kaleminden çıkma kaliteli bir film hayal edin.
J.D. Salinger’ın bir lafı vardır: “Bir kitabı okuyup bitirdiğiniz zaman, bunu yazan keşke cok yakın bir arkadaşım olsaydı da, canım her istediğinde onu telefonla arayıp konusabilseydim diyorsanız, o kitap bence gerçekten iyidir.” Nicholls’un öyle esprili bir üslubu var ki keşke adam yanımda olsa da arada çıkıp bir fincan kahve içsek dedirtti bana.
J.D. Salinger’ın bir lafı vardır: “Bir kitabı okuyup bitirdiğiniz zaman, bunu yazan keşke cok yakın bir arkadaşım olsaydı da, canım her istediğinde onu telefonla arayıp konusabilseydim diyorsanız, o kitap bence gerçekten iyidir.” Nicholls’un öyle esprili bir üslubu var ki keşke adam yanımda olsa da arada çıkıp bir fincan kahve içsek dedirtti bana.
Romantik denildiğine bakmayın. Harlequin aşk romanları gibi kaslı, parlak saçlı, beyaz altı prenslerin gezindiği, kırılgan ama bir o kadar da çekici kadınların taliplerini beklediği türden bir roman değil. Her şeyiyle daha “gerçek”.
Roman yirmi yıllık bir sürece yayılmış ve her yılın yalnızca 15 Temmuz’unu anlatıyor. 15 Temmuz 1988’den 2007’e kadar devam ediyor bu durum. Bir Emma’nın, bir de Dexter’in hikayesini dinliyoruz. Galiba romanlar iki baş karakterin etrafında dönünce, yazar hep kendiyle yarışmak zorunda kalıyor. İki tarafı da aynı akıcılıkta, aynı tatta tutabilmek zor zanaat. Bu romanda da Dexter’ın bölümlerini çabuk çabuk geçip Emma’ya gelmek istedim hep.
Tahmin edileceği üzere bir kadınla bir erkeğin hikayesi bu. Karakterlerimizden biri Emma. Etrafındaki –kendi dahil– her şeyi tiye alan, Bridget Jones tadında ama bir o kadar da yetenekli bir kadın. Ama Emma’nın en mükemmel yanı espri anlayışı. Romantik bir öpüşme sahnesini bile “...ve o anda bugüne kadar hiç kimseyi öpmediğini fark etti; asla bir öpüşmeyi o başlatmamıştı. Elbette öpülmüştü; partilerde sarhoş gençler tarafından, aniden ve oldukça sert bir şekilde. Üç hafta önce Ian teşebbüs etmişti; o kadar şiddetle gelmişti ki, Emma kendisine kafa atacağını sanmıştı.” gibi anlatabilen bir kadın.
Esas oğlan Dexter’sa kendine güveni tavan yapmış, bir gülüşüyle etrafındakileri büyüleyebilen; kısaca ya taptığınız ya da aşırı itici bulduğunuz tiplerden; arası yok.
Roman yirmi yıla yayılınca tabii ki yaşlanmanın getirdiği sancıları, kariyer arayışlarını, saçma kısa ilişkileri ve saçma uzun ilişkileri dinliyoruz bu 535 sayfa boyunca.
Romanın güzel yanı her senenin sadece bir gününü anlatması. Sanki birinin günlüğünü açıp yalnızca bir sayfayı okumak gibi; sıkılmadan olaylar nasıl değişmiş, şimdi neredeler görebiliyoruz – ki bence romanı bu kadar akıcı kılan şey de bu.
Bazıları romanın 21. Yüzyılın “kült kitapları” arasına gireceğini söylüyor. Şahsen daha gelip geçici bir kitap olduğunu düşünüyorum. Nicholls’un hoş ve esprili bir dili var ama “kült kitaplar”gibi büyük kelimeler kullanmaya gerek yok bence.
Dipnot: “Bir Gün” kitabının filmi de Ağustos'da vizyona girecekmiş. Başrolleri Anne Hathaway ve Jim Sturgess paylaşıyor. Filmin fragmanını bu videodan izleyebilirsiniz.
Dipnot 2: Kitapta 3848485 kez adı geçen Howards End adlı kitap da sınıf çatışmasını anlatan bir E. M. Forster romanıymış. Belki de Nicholls bir gönderme yapmak istemiştir ya da Emma, Dexter’a bir gönderme yapmak istemiştir. Bilemiyorum, yanıltmayayım.
Bir Gün - David Nicholls, Pegasus Yayınları/Roman Dizisi - 536 s.
Bir Gün - David Nicholls, Pegasus Yayınları/Roman Dizisi - 536 s.
bu kitapla başladınız demek tanıtıma/öneriye. iyi olmuş, önyargılarımın bir kısmı gitti. kitaplığımda görünce, seni de okuyacağım zamanı gelince bakışları atabilirim artık.
ReplyDeleteannem benden önce okumuştu bunu, daha doğrusu okuyamamıştı. yarım bırakmıştı ve beni de soğutmuştu. teşekkürler. ^.^
biz teşekkür ederiz ^^ tuhaftır benim annem de pek haz etmedi bu kitaptan, hatta benim zorlamam olmasa sonunu getiremezdi :) neyse ki kitabı bitirince pişman olmadı :)
ReplyDeletegerçekten bu kitap hakkında çok olumsuz eleştireler var.
ReplyDeletesenin yazını okuyunca bütün olumsuzluklar uçtu gitti, kitabı bir an önce okumak istedim.
eğer beğenmezsem hesap sormaya gelirim :))
ehehe tabi efendim buyrun bekleriz :D olumsuz eleştirilerin birkaçına ben de rastladım. zaten "mükemmel, tekrar tekrar okuyacağınız" bir kitap gibi büyük laflar kullanmadım, çünkü daha hafif, kolay okunan bir kitap. Umarım sen de beğenirsin :)
ReplyDelete