Yine İstanbul çirkin. İstanbul mu? İstanbul çirkin şehir. Pis şehir. Hele yağmurlu günlerinde. Başka günler güzel mi, değil; güzel değil. Başka günler de köprüsü balgamlıdır. Yan sokakları çamurludur, molozludur. Geceleri kusmukludur. Evler güneşe sırtını çevirmiştir. Sokaklar dardır. Esnafı gaddardır. Zengini lakayttır. İnsanlar her yerde böyle. Yaldızlı karyolalarda çift yatanlar bile tek.
Alemdağ'da Var Bir Yılan
Alemdağ'da Var Bir Yılan, Sait Faik Abasıyanık'ın uzun süredir mücadele ettiği siroz hastalığına yenik düşerek 1954'te hayatını kaybetmesinden evvel yayımlanan son kitabı.
Okuduğum bir önceki Sait Faik kitabı olan Mahalle Kahvesi için "yazarın sahip olduğu yaşama sevinci, hemen her öykünün her satırından okunuyor adeta" demiştim. Alemdağ'da Var Bir Yılan ise aksine; karamsarlığın ve yalnızlığın ön planda olduğu bir kitap. Ayrıca pek çok eleştirmene göre eserdeki hikayeler, biçem itibariyle de önceki öykülerinden farklı; o zamana kadar çoğunluğu biyografik izler taşıyan ancak başkakarına ait hikayeleri gerçekçi bir üslupla anlatırken, Alemdağ'da Var Bir Yılan'da kendi kişiliğini, kendi sorgulamalarını sürrealist bir anlatımla aktarıyor Abasıyanık. Bir nevi kendi münakaşasını gerçekleştiriyor, kendi benliğini sorguluyor. Öyle ki; Haziran 1954 tarihli Varlık dergisinde yayımlanan "Sait Faik'in Realitesi" başlıklı yazısında Fikret Ürgüp, "Mühim olan, Sait Faik'in bu hikayeleri yazarak içini dolduran sanat yükünden kurtulmuş, kendini anlama yolunda en büyük adımı atmış olmasıydı. Onu tanıdıklarını sananlar bu son hikayeleri büyük bir dikkatle okurlarsa nasıl da tanımadıklarını görecek ve yeniden keşfedeceklerdir. O da kendini tanımaya uğraşıyordu zaten ve bu karışıklık içinden her gün yeni bir tarafı aydınlığa çıkıyordu." diyor.
Sahiden de Alemdağ'da Var Bir Yılan'da yer alan on yedi öykü, diğer Sait Faik öykülerine nazaran daha derin, taşıdığı anlamlar açısından daha karmaşık... Öykülerinde gündelik, sıradan olayları basit bir üslupla anlatmasına alışageldiğimiz yazar bu eserde sık sık alegorik anlatıma başvurmuş; yalnızlıktan, dostsuzluktan ve ulaşılamaz bir aşktan yakınmış... Panco diye bir karakterle karşılaşıyoruz örneğin; hayali bir arkadaş mı, eski bir dost mu yoksa gizli bir aşık mı bilmediğimiz Panco bazen doğrudan, bazen dolaylı olarak dahil oluyor kimi öykülere. Abasıyanık'ın ulaşılamayan, bilinmeyen veya söylenemeyeni anlatmak için kullandığı bir imge.
Kitaba dair ilginç bir anekdot ise şöyle: Eserde yer alan öykülerden birisi olan İki Kişiye Bir Hikaye'yi okurken ilginç bir şekilde aşina gelmişti. Daha evvel internet üzerinden veya başka bir şekilde okumuş olabileceğimi düşünürken Selim İleri'nin şu yazısındaki bahsi ile meselenin aslını anlamış oldum:
Son olarak; İş Bankası Kültür Yayınları'nın kapak tasarımları, YKY'nin klasikleşmiş ama özgünlük ve ruh yoksunu kapaklarının ardından ilaç gibi geliyor Sait Faik eserlerine. Her ne kadar onlar da pek özgünlük peşinde olmasalar da (yılan yılana benzer demeyin; buradaki bayraktan birebir alınmış çizim) en azından eserin ve Abasıyanık'ın ruhuna yaraşır bir tasarım diyebilirim.
Hamiş: Sait Faik demişken; Yalnızlar Mektebi'nin 4. sayısı raflardaki yerini çoktan aldı bile! Bu sayının kapağında Abasıyanık sesleniyor bize, "Hişt Hişt" diye. Bu sayı hakkında detaylı bilgi için buradan, satış noktaları için buradan ve dergiye ulaşamayanlar için yapılan güzelliğe göz atmak isterseniz de buradan buyurun.
Alemdağ'da Var Bir Yılan - Sait Faik Abasıyanık, İş Bankası Kültür Yayınları - 136 s.
Okuduğum bir önceki Sait Faik kitabı olan Mahalle Kahvesi için "yazarın sahip olduğu yaşama sevinci, hemen her öykünün her satırından okunuyor adeta" demiştim. Alemdağ'da Var Bir Yılan ise aksine; karamsarlığın ve yalnızlığın ön planda olduğu bir kitap. Ayrıca pek çok eleştirmene göre eserdeki hikayeler, biçem itibariyle de önceki öykülerinden farklı; o zamana kadar çoğunluğu biyografik izler taşıyan ancak başkakarına ait hikayeleri gerçekçi bir üslupla anlatırken, Alemdağ'da Var Bir Yılan'da kendi kişiliğini, kendi sorgulamalarını sürrealist bir anlatımla aktarıyor Abasıyanık. Bir nevi kendi münakaşasını gerçekleştiriyor, kendi benliğini sorguluyor. Öyle ki; Haziran 1954 tarihli Varlık dergisinde yayımlanan "Sait Faik'in Realitesi" başlıklı yazısında Fikret Ürgüp, "Mühim olan, Sait Faik'in bu hikayeleri yazarak içini dolduran sanat yükünden kurtulmuş, kendini anlama yolunda en büyük adımı atmış olmasıydı. Onu tanıdıklarını sananlar bu son hikayeleri büyük bir dikkatle okurlarsa nasıl da tanımadıklarını görecek ve yeniden keşfedeceklerdir. O da kendini tanımaya uğraşıyordu zaten ve bu karışıklık içinden her gün yeni bir tarafı aydınlığa çıkıyordu." diyor.
Sahiden de Alemdağ'da Var Bir Yılan'da yer alan on yedi öykü, diğer Sait Faik öykülerine nazaran daha derin, taşıdığı anlamlar açısından daha karmaşık... Öykülerinde gündelik, sıradan olayları basit bir üslupla anlatmasına alışageldiğimiz yazar bu eserde sık sık alegorik anlatıma başvurmuş; yalnızlıktan, dostsuzluktan ve ulaşılamaz bir aşktan yakınmış... Panco diye bir karakterle karşılaşıyoruz örneğin; hayali bir arkadaş mı, eski bir dost mu yoksa gizli bir aşık mı bilmediğimiz Panco bazen doğrudan, bazen dolaylı olarak dahil oluyor kimi öykülere. Abasıyanık'ın ulaşılamayan, bilinmeyen veya söylenemeyeni anlatmak için kullandığı bir imge.
Kitaba dair ilginç bir anekdot ise şöyle: Eserde yer alan öykülerden birisi olan İki Kişiye Bir Hikaye'yi okurken ilginç bir şekilde aşina gelmişti. Daha evvel internet üzerinden veya başka bir şekilde okumuş olabileceğimi düşünürken Selim İleri'nin şu yazısındaki bahsi ile meselenin aslını anlamış oldum:
Çünkü Sait Faik, önce “İki Kişiye Bir Hikâye”yi yazmış; sonra da hikâyesini kaybetmiş, oturmuş bir kez daha yazmış, “Ermeni Balıkçı ile Topal Martı” adını takmış. Bu ikincisini Mahalle Kahvesi’nde yayımlamış. İlkini bulmuş, onu da Alemdağ'da Var Bir Yılan’a almış. Hangisi daha etkileyici, kestiremiyorsunuz.Öyle ki Mahalle Kahvesi'ni okuduğum vakitlerde Yalnızlar Mektebi'nden sevgili Devran Bostancıoğlu ile Sait Faik'ten konuşmuş, adını hatırlamadığımız ama çok sevdiğimiz bu öyküyü o Alemdağ'da Var Bir Yılan'da okuduğunu, bense Mahalle Kahvesi'nde okuduğumu öne sürmüş ve mutabakata varamamıştık. Meğer öykü nüanslara rağmen iki kitapta da yer alıyormuş. Böylece aynı öykünün iki farklı zamanda kaleme alınması üzerine hoş bir gözlem imkanı bulmuş oldum, ki iki kitaba da sahipseniz size de tavsiye ederim.
Son olarak; İş Bankası Kültür Yayınları'nın kapak tasarımları, YKY'nin klasikleşmiş ama özgünlük ve ruh yoksunu kapaklarının ardından ilaç gibi geliyor Sait Faik eserlerine. Her ne kadar onlar da pek özgünlük peşinde olmasalar da (yılan yılana benzer demeyin; buradaki bayraktan birebir alınmış çizim) en azından eserin ve Abasıyanık'ın ruhuna yaraşır bir tasarım diyebilirim.
Hamiş: Sait Faik demişken; Yalnızlar Mektebi'nin 4. sayısı raflardaki yerini çoktan aldı bile! Bu sayının kapağında Abasıyanık sesleniyor bize, "Hişt Hişt" diye. Bu sayı hakkında detaylı bilgi için buradan, satış noktaları için buradan ve dergiye ulaşamayanlar için yapılan güzelliğe göz atmak isterseniz de buradan buyurun.
Alemdağ'da Var Bir Yılan - Sait Faik Abasıyanık, İş Bankası Kültür Yayınları - 136 s.
Çok ilginçmiş gerçekten; unuttum diye üzülüp bir daha yazmak, sonra ikisini de kullanmak. Henüz Sait Faik okuyamamış birisi olarak hem utandım hem de heves ettim.
YanıtlaSilTanıştıktan sonra vazgeçemeyeceksiniz muhtemelen Sait Faik'ten; ilk fırsatta okuyabilmeniz temennisiyle...
Sil