Puslu Kıtalar Atlası - İhsan Oktay Anar

"Dünyaya şahit olmanın yolu ise maceranın kendisinden başka bir şey değildi. Yaşanılanlar, görülenler ve öğrenilenler ne kadar acı olursa olsun, macera insanoğlu için büyük bir nimetti. Çünkü dünyadaki en büyük mutluluk, bu Dünya’nın şahidi olmaktı."
Son dönemlerde sık sık adını duyduğum bir eserdi Puslu Kıtalar Atlası. Esrarengiz ismi, etkileyici kapağı ve sık sık duyduğum "Mutlaka okunmalı" tavsiyeleri nedeniyle ilk fırsatta okumayı aklıma koymuştum. Tabi bu durum eserden beklentimi oldukça yükseltti; sık sık olduğu gibi bu beklentiyle okuduğum için beğenmeyecek, beğenilmesine bir anlam veremeyecektim. En azından ben böyle düşünüyordum.  

Lakin hakikat öyle olmadı: Puslu Kıtalar Atlası, İhsan Oktay Anar'ın diliyle, kurgusuyla, olay örgüsüyle şimdiden klasikleşmeye aday eserlerden birisi olarak çıkıyor karşımıza.

Öncelikle Anar'ın ve kitaplarının popülerliği hakkında bir kaç kelam etmek gerekirse şunun ayrıdına varmak önem arz ediyor: İhsan Oktay Anar; Elif Şafak veya İskender Pala gibi popüler olduğu için çok okunan birisi değil, çok okunduğu için popülarite kazanan bir isim. Bu ince fark "Çok satan olmak kalitesizlik emaresi midir?" teması etrafında dönen tartışmaların temelini oluşturuyor esasen. İlk basımı 1995'te yapılan ve günümüzde bile hala yoğun bir ilgi gören Puslu Kıtalar Atlası'nın neden bu kadar beğenildiğinin cevabı da netlik kazanıyor böylece; çünkü çok güzel bir kitap. 

Kitaba dair -pek çok okur gibi- beni de etkileyen ilk unsur yazarın dili oldu. Sırf bilindiğini göstermek için değil; sahiden gerekli ve yerli yerinde kullanılan eski kelimeler, terimler ve deyimler bir nevi masalsı gerçekçilik kazandırıyor hikayeye. Bu intibada, hikayenin teması ve yazarın tarih bilgisi de büyük etken tabi. Öte yandan tüm bu az bilinen kelimelere rağmen akıcılık konusunda herhangi bir problemle karşılaşmıyoruz. Baştan sona, hızla akıp giden bir macera Puslu Kıtalar Atlası. Olay örgüsündeki ve kurgudaki başarı, akıcı üslupla birleştiğinde elinizden bırakmak istemeyeceğiniz bir kitap çıkıyor ortaya. 

Tüm bunların yanı sıra öykünün bir ayağını oluşturan felsefi altyapı, kendini sadece hikayeye kaptırmak istemeyen, bu esnada biraz da düşünme arzusu duyan okuru can damarından yakalıyor. Kitabın baş karakterlerinden Uzun İhsan Efendi'nin Rendekar dediği Rene Descartes'ın felsefesi üzerine söylemleri, septisizm (kuşkuculuk) hakkında düşünmeye teşvik ediyor okuyucuyu.

Beğendiğim kitaplar hakkında yazarken, aşırıya kaçmaktan çekindiğimden olsa gerek, zorlanırım çoğu zaman. Yazının, kitap hakkında bir güzellemeye dönüşmesinden endişe duyarım. Ancak Puslu Kıtalar Atlası, tüm bu iltifatları baştan sona hakeden ve herkesin mutlaka okumasını tavsiye edeceğim bir kitap.

Kitaptaki eski kelimeleri ve anlamlarını kaydettiğim sözlük çalışması için buraya buyurun.

Puslu Kıtalar Atlası - İhsan Oktay Anar, İletişim Yayınları - 238s

Roman Kahramanlarının Robot Resimleri

Romanların olmazsa olmazıdır karakter tasvirleri; yazarlar, "Çıkık elmacık kemikleri, alabros kesilmiş saçları, sivri burunlarıyla" okuyucunun zihninde canlanmasını ister karakterlerinin.

Brian Joseph Davis isimli bir sanatçı, karakterlerin dış görünüşünü anlatan tasvirlerden yola çıkıyor ve polis tarafından kullanılan kompozit-robot resim yazılımından faydalanarak roman kahramanlarının robot resimlerini yayınlıyor. The Composites adını verdiği tumblr adresinde Lolita'nın Humbert Humbert'inden, Madam Bovary'e; Muhteşem Gatsby'nin Daisy Buchanan'ından, Tom Ripley'e kadar pek çok "ünlü" karakterin düşündüğünüzden daha da ürkütücü robot çizimine ulaşabilir, karakterlerin anlatıldığı paragraflara göz atabilirsiniz. 

Ayrıca takipçilerinden de hangi karakterin robot resmini yapacağı konusunda fikir alan Davis, bir bildirisinde Sallinger hayranlarını üzecek şu açıklamayı yapmış:
"Maalesef Holden Caulfield bu sitede olmayacak. Kendisini betimlediği bölümden elde edilen bilgi 'Asker traşlı' olduğuyla limitli.  Aynı durum Kilgore Trout için de geçerli ve bir Vonnegut hayranı olarak ben biliyorum ki kendisi tasvire karşı ustalara yaraşır bir yaklaşıma sahip. Bu yüzden lütfen yazarların üslup tercihlerine saygı gösterelim ama diğer önerilerinizi göndermeye de devam edin. "
Bir okur olarak bu durumdan vazife çıkartıp, "Türk Edebiyatı karakterleri için böyle bir çalışma olsa." diye düşünmemek elde değil tabi. Sevgili Arsız Ölüm'ün Dirmit'i, Puslu Kıtalar Atlası'nın Uzun İhsan Efenendi'si, Az'ın Derda'ları, Aylak Adam'ın Bay C.'si bu yöntemle birer yüze kavuşsa fena olmazdı hani...

Sizin robot resmini görmek istediğiniz karakterler hangileri olurdu?