Marslı - Andy Weir

Tamam; döneceğim, dönüyorum, döndüm derken yine araya hiç farkında olmadan iki hafta girmiş olabilir ama ne yapalım, geç olsun güç olmasın değil mi? Tabii, gönül isterdi şöyle kallavi bir kitapla döneyim sahalara, edebi bir eser irdeleyelim ama elimizde en sıcak bu var, biz ne yapalım yani? Böyle dediğime bakmayın siz tabii, gayet şahane bir kitap Marslı. Ama nihayetinde bir bestseller... Tamam, itiraf ediyorum: Zekice yazılmış bestseller'lara karşı zaafım var. Zaaf ne kelime, bayılıyorum! Marslı da tam olarak zekice yazılmış bir bestseller... 

Beğenirsiniz beğenmezsiniz bilmem ama bence "bestseller" da artık bir unvan olmaktan çıkıp bir tür, bir janr olarak yer almalı edebiyatın içerisinde. Elbette "konumunu" bilerek; sanatsal yüceltmeler yapılmadan, kutsal kasideler yazılmadan haklarında... Nasıl ki bugün sinema sanatı ile Hollywood'un aksiyon dolu, sanatsal açıdan "zayıf" ancak ziyadesiyle eğlenceli filmleri ayrı kitlelere ve ayrı konumlara sahipse edebiyat sanatı ile bestseller'lar arasındaki benzer durumu da kabullenmeliyiz artık. (Sanırım dünyada epeydir varolan bir durum bu aslında ancak niyeyse ülkemizde hala bestseller olan kendini iyi edebiyatçı, sanatçı sayıyor; kendinde edebiyat üzerine ahkam kesme hakkı görüyor, ona kızıyorum ben/kızıyoruz biz.) 

Velhasıl Marslı, edebi yönü zayıf (hayır yani ne bekliyoruz ki?) ancak oldukça eğlenceli bir kitap. Kitabımızın kahramanı Mark Watney, kolonileşme programı kapsamında Mars'a göreve giden bir grup astronottan en şanssız (ya da göreceli olarak en şanslı) olanı. Zira görevlerinin iptal edildiği Mars'taki altıncı günlerinde Dünya'ya dönmek üzere yola çıkacakları sırada başına gelen bir kaza sebebiyle arkadaşları onun öldüğünü düşünüp geride bırakıyorlar. Mars'ta. Tek başına. Bundan sonrası Mark'ın hayatta kalma ve Dünya'ya dönme yolları aramasının hikayesi. Bu hikayeyi de tam bir modern çağ Robinson Crusoe'su olan Watney'nin Mars'ta tek başına kaldığı günden itibaren tutmaya başladığı seyir defteri (log) aracılığıyla dinliyoruz. 

Marslı'yı zevkli, dolayısıyla başarılı kılan en büyük unsuru dili elbette. Yazarımız Andy Weir her ne kadar anlatımda bariz bir tembelliğe işaret eden günlük tutma tarzını kullanmış olsa da karakterin muzipliğini satırlara yansıtmada büyük bir başarı göstermiş, dolayısıyla da oldukça zevkli bir okuma deneyimi sunmuş. İlaveten konuyla uzaktan yakından ilgisi olmayan okurun bile anlayabileceği ve ilgileneceği teknik, bilimsel detaylarla renklendirmiş hikayesini. Sonuçta da ortaya "ülkemizde ve dünyada fırtınalar estiren" Marslı çıkmış. Kitabın sunduğu okuma deneyimini bir parça daha ilginç kılan durum ise Weir'ın profesyonel olarak ne astronomiyle ne de yazarlıkla ilgili bir geçmişinin olması. Weir, programcılık yapan ve hali hazırda yazılım mühendisi olarak çalışan bir inek (geek). Ancak kitapta işlediği bazı konular astronotlar tarafından "bu işi yapmayan birinin bilemeyeceği kadar sofistike" bulunmuş. Şuradan izleyebileceğiniz Adam Savage röportajında yazar bu durumun, uzayla ilgili tüm belgeselleri izlemesinin ve konuyu araştırmasının bir sonucu olduğunu söylüyor.

Malumunuz, günümüzde artık popülarite basında boy göstermekten, köşe yazılarında bahsedilmekten daha farklı bir anlam ifade ediyor: Sosyal medyada konuşulmak. Marslı da 2014 yılında Goodreads kullanıcıları tarafından yılın en iyi bilim-kurgu romanı seçilmiş. Bu konuda itirazım var: İtirazım, Marslı'nın gerçekten o kadar iyi olup olmadığı konusunda değil, bilim-kurgu romanı olup olmadığı konusunda. Evet, hikaye Mars'ta geçiyor, bilimsel bir arka plana sahip ancak bunlar bir eseri bilim-kurgu olarak nitelemek için yeterli midir? Başka bir deyişle içinde bilimsel bilgiler var diye lise fen bilgisi kitaplarımıza da bilim-kurgu eseri diyebilir miyiz? Bilim-kurgunun tanımında "kurgunun bugün olası olmayan bilim ve teknoloji unsurlarını da kullanarak oluşturulmasından" bahsedilir. Marslı'da kullanılan bilim teknoloji unsurları ise o kadar fütüristtik değil; pek çoğu hali hazırda kullanılan, birazı da prototip olarak tasarlanmış öğeler. Dolayısıyla işin "bilim" kısmında sıkıntı yok ancak "kurgu" kısmı, hikayenin kurgusunu bir kenara bırakacak olursak, o kadar da keskin değil. Dolayısıyla Marslı'ya "bilim-kurgu" demek pek doğru gelmiyor kulağa; "bilimsel macera" daha doğru bir tanımlama olacaktır sanıyorum ki... 

Goodreads'te yaptığım kısa bir gezintide kitabın en çok "derinlikten yoksun" bulunarak eleştirildiğini gördüm. Bu eleştirinin doğruluk payı yok değil; her şeyden önce kahramanımız Watney, Mars'ta mahsur kalmış bir astronottan çok ofis tuvaletinde kilitli kalmış bir insan gibi davranıyor. Herhangi bir umutsuzluk belirtisi göstermemesi, yalnız kalmak ve muhtemelen yalnız ölecek olmak konusunda bu kadar rahat bir ruh haline, sürekli espriler saçan bir üsluba sahip olması derinliği ve inandırıcılığı bir nebze yaralıyor ancak ufak bir araştırmayla yazarın "asosyal bilgisayar kurdu" olarak geçirdiği yaşamında, yarattığı kahramanla pek çok ortak noktasının olduğunu görmek ve hikayede sık sık Watney'nin optimist bir yapısının olduğu vurgusu bir nebze olsun bu eksikliği örtbas edebiliyor. Öte yandan yazarın asosyal yaşamı hakkında bilgi sahibi olmak kitaptaki yan karakterlerin hepsinin tek tip, klişe ve derinlikten yoksun olmasının da sebebini açıklıyor ki bu durumun örtbas edilebilecek bir yanı yok. Eleştirilerde katılmadığım noktayı ise yazının girişinde kullandığım cümleyle özetleyebilirim: Hayır, ne bekliyoruz ki? 

Marslı'nın "insanlığın mutlak yalnızlığı üzerine bir metafor" olmak gibi bir iddiası vardı da ben mi kaçırdım? Açık konuşayım; Watney daha gerçekçi bir karakter olsaydı, günlüğünde yalnızlığının derinliklerinde kayboluşunu anlatsaydı eminim kitap bu kadar eğlenceli olmazdı. Karakterler daha çeşitli, daha derinlikli ve gelişime açık yaratılsaydı daha iyi bir kitap olabilirdi belki ama tekrar ediyorum, kesinlikle daha eğlenceli olmazdı. Dolayısıyla kitabın bize vadettiğinden daha farklı bir okuma deneyimi sunmuyor oluşu, bu eleştirileri acımasız, daha doğrusu gereksiz bulmama neden oluyor. Evet; kitabın eksiklikleri bunlar ancak bunlara eleştiri olarak değil, en fazla birer tespit olarak katılabiliyorum. 

Böylesi bir popülerliği kaçırmak istemeyen Hollywood anında kolları sıvayıp kitabı sinemaya uyarladı bile. Mark Watney rolünde Matt Damon'ı izleyeceğimiz Riddley Scott'ın yönettiği film ekimde vizyona girecek. Ayrıca fragmanlardan anladığım kadarıyla "edebiyatta derinlik bulamazsa ölecek" hastalığından muzdarip olanlar için iyi de bir haberim var; film uyarlamasında konu biraz daha derinlikli ele alınıyor gibi gözüküyor. Dolayısıyla iyi ancak kitabı kadar eğlenceli olmayan bir film bizi bekliyor diyebilirim. Kitabı benim gibi seven okurlara ise kitaptan aldıkları aynı zevki almayı beklemeden, hikayesini bilmedikleri bir film izliyormuş gibi değerlendirmelerini tavsiye ederim. Film gerçekten leziz gözüküyor zira... (Türkçe altyazılı fragman için böyle buyurun.)

Netice olarak Marslı ziyadesiyle eğlenceli bir kitap ve Murathan Mungan'ın söylediği gibi: "Kitap okumak ilkin bir haz işidir ve polisiye Marslı'yı okumak bana haz verdi."

MarslıAndy Weir - İthaki Yayınları, 416 s.

5 yorum:

  1. Sevgili Tankut seni okumayı çok özlemişim. Yayınını yine çok keyif alarak okudum. Marslı'nın edebi değeri olmayan bilir ama yazın çok ustaca yazılmış ve bence dönüşün çok daha donanımlı olmuş. Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, inanın ben de yazmayı ve güzel yorumlarınızı duymay çok özlemişim =) Daha sık görüşmek temennisiyle, sevgiler benden...

      Sil
  2. Blogunuzu çok uzun zaman önce keşfetmiştim ve hayran kalmıştım, zaten aklımda olan 'kendi blogumu açma' fikri de pekişmişti sizi okudukça. Sonra girdikçe yeni yazı eklenmediğini gördüm, uzun bi süre sonra da artık girmeyi unuttum :) Sonunda hayalimi gerçekleştirdim, kendi blogumu açabildim ve bloglarla ilgili daha çok şey öğrendim. Şimdi tekrar aklıma geldi burası ve şansımı denemek istedim, iyi ki de gelmişim! Tekrar döndüğünüzü görebilmek ve sevdiğim bir kitabın yorumuyla karşılaşmak beni çok mutlu etti :) Umarım yazmaya devam edersiniz, yeni yorumlarınızı görmek dileğiyle! :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar,

      Güzel sözleriniz için çok teşekkür ederim. Blog açma konusunda en ufacık bir katkım olduysa ne mutlu bana! =)

      Yeni yazılarda görüşmek üzere, sevgiler...

      Sil
  3. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil